Eurasia Review Analiz: “Türk Dış Politika Doktrininin Gelişimi Dikkat Çekiyor”

“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen ay üç Körfez ülkesine yaptığı ziyaret oradaki nüfuz rekabetine de dikkat çekiyor.”

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

*Eurasia Review’de yayımlanan analiz M5 tarafından çevrilmiştir.

 

“Erdoğan son Afrika ziyaretinde Angola, Togo ve Nijerya’yı ziyaret etti. Bu gezinin planı, kıtanın bu bölgesindeki Ankara’nın çıkarlarını ve yakın gelecekte oynayacağı rolü vurgulamaktadır.

2005 yılında Türkiye, Afrika’ya yönelik yeni politika yaklaşımına başladı. Bu “Afrika açılımı” doktrini, Ankara’nın kıtadaki siyasi ve ekonomik ilişkilere yaklaşımının anahtarıdır. 

Uygun yumuşak ve sert güç taktikleri karışımıyla Türkiye, Gine Körfezi bölgesinde önemli ilerlemeler kaydetti. Somali’nin kıyılarında korsanlıkla mücadeleye yönelik güvenlik çözümlerinin başarılı bir şekilde geliştirilmesinin ardından Türkiye; Rusya ve Çin gibi diğer aktörlerle birlikte dikkatini hızla Afrika’nın bu kısmına çevirdi.

Nijerya, Gine Körfezi’ndeki kilit devlettir ve Türkiye’nin bu bölgedeki en büyük ticaret ortağıdır. Erdoğan ilk olarak 2016 yılında Nijerya’yı ziyaret etti. Nisan 2018’de iki ülke Nijerya silahlı kuvvetlerinin eğitimi ve donatılması için bir savunma anlaşması imzalandı. Türk cumhurbaşkanı, yeni enerji ortamında önemli bir ülke olan Nijerya’nın Cumhurbaşkanı Muhammadu Buhari ile yakın bir dostluk geliştirdi.

Türk büyükelçisi, Türkiye’nin Afrika’nın bu kısmıyla özellikle Nijerya ile olan tarihi bağlantılarına dikkat çekti. Osmanlı İmparatorluğu ile 16. yüzyılda var olan Kanem-Bornu İmparatorluğu arasındaki sıcak ilişkiler bugün; Nijerya, Nijer, Çad ve Kamerun ile olan bağlarına benziyor ve bu durum bölgede Ankara’nın yumuşak gücüne dönüşüyor. 

Erdoğan, Angola ziyaretinde Ankara’nın yumuşak güç yeteneklerinin bir başka yüzünü de gösterdi. Angola, eski Devlet Başkanı Jose Eduardo dos Santos’un da belirttiği sömürgecilik karşıtı hareketler ve Osmanlı’nın buradaki tarihsel rolü Türkiye için anahtardır. Benzer durum Angola için de geçerli. Angola, Soğuk Savaş sırasında güçlü bir Küba varlığına sahip bir Sovyet bağımlısı devletti. Bu hafıza hala güçlü o yüzden Ankara’nın yaklaşımı Angola’yı nasıl gördüğü ve sıcak ilişkileri jeostratejik görünüm açısından önem arz ediyor.

Erdoğan ayrıca Angola parlamentosunda konuştu. Erdoğan burada Batı’ya ve Rusya’ya atıfta bulunarak; “İnsanlığın kaderinin İkinci Dünya Savaşı’nı kazanan bir avuç ülkenin insafına bırakılamayacağı ve bırakılmaması gerektiği” konusunda uyarıda bulundu. Erdoğan; “Afrika halklarının bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik kazanımlarını hala kabul edemeyenler var. Son zamanlarda bu hazımsızlığın tekrarına şahit oluyoruz” dedi.
 
Erdoğan açısından Afrika kıtasının halklarını ayrım gözetmeksizin kucaklamak önemli. Türk cumhurbaşkanı, Angola parlamentosuna açıkça söylediği gibi, Afrika kıtasına yönelik “Batı merkezli oryantalist” yaklaşımları reddediyor. 
 
Angola, savunma konusunda ülkenin büyüyen cephaneliğine katkıda bulunmak için Türk yapımı savaş uçakları ve zırhlı uçakları almak için büyük bir potansiyel. Ankara ilk ekipmanını 19 yıl önce Angola’ya satmıştı. Dolayısıyla ikili savunma işbirliği konusunda iki ülke arasında uzun bir gelenek var.

Türkiye, son yirmi yılda ticaret ekosisteminin bir parçası olan istikrarlı bir çıkar portföyü oluşturmuştur. Erdoğan’ın Nijerya ve Angola’yı ziyaret etmesi, Türkiye’nin Afrika’nın en büyük iki üreticisinden petrol taşımayı hedeflediğini de gösteriyor. 

Diğer yandan Rusya’nın buradaki yeri de oldukça ilgi görüyor. Moskova’nın Amiral Kulakov destroyerini, Erdoğan’ın ziyareti sırasında Gine Körfezi’ne konuşlandırması, iki ülkenin çeşitli noktalarda oynadığı güç oyunlarını hatırlattı. 

Erdoğan’ın Gine Körfezi ziyareti, deniz erişiminde ulusal stratejik hedeflere ulaşmak için aktif bir projeksiyon aşamasında olan Türk dış politika doktrininin gelişiminde bir başka aşamasıdır.

M5 DERGİ
Çeviri/Analiz: Adem KILIÇ

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA