Uluslararası Rezervler ve Altın
*Bu yazı 16/01/2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Ekonomi ve Finans Koordinatörü/ Prof. Dr. Abuzer PINAR
Uluslararası iktisadi ilişkilerin artması ile uluslararası rezerv önem kazandı. Yurtiçi ticari faaliyetlerde milli paralarla ödeme yapılırken yurtdışı faaliyetlerde iş biraz karmaşık hale geliyor. Ülkeler ithalat yaparken hangi para ile ödeme yapacak? Önemli sorulardan birisi bu. Milli paralar ile elbette ödeme yapılabilir. Ancak ülkelerin iktisadi gücü aynı olmadığından milli paralarının istikrarı da aynı değil. Dahası parite ne olacak? Yani bir ülkenin parası diğer bir ülkenin parası ile ölçüldüğünde oran ne olacak? Mesela bugün itibariyle 1 dolar 18,7 Türk lirasına eşit ve bu oran değişir.
Bu değişimin iki temel nedeni var. Birisi ülkeler arasındaki enflasyon farkına dayanır. Bir ülkede enflasyon yüksek ise o ülkenin parası, enflasyonu daha düşük olan ülkenin parası karşısında bir miktar değer kaybeder. Bu satın alma gücü paritesidir. Diğeri ise enflasyona rağmen ülkeye yabancı para girişi döviz bolluğu yaratacağından milli para değer kazanır. Bu da faiz oranı paritesidir. Diğer deyişle ülke faiz oranını arttırırsa, o ülkede finansal kazanç daha yüksek olacağı için yabancı para girişi olur ve milli para değer kazanır. Konjonktüre göre bu iki etkiden biri diğerine baskın gelebilir. Bu etki sadece iktisadi değildir. Faiz yeterince yüksek olduğu halde siyasal nedenlerle beklenen etki ortaya çıkmayabilir.
Tarih boyunca değişik türden paralar kullanılmıştır. En yaygın olanı metal para ve banknot paradır. Altın ve gümüş metal paraya örnektir. Altın az bulunan, kolay işlenebilen ve sağlam bir metal olduğu için her zaman değerini korumuştur. Gümüş de benzer nitelikte olmakla beraber daha fazla bulunduğundan ikinci derecede de olsa önemli olmuştur. Hatta günlük alış-verişlerde ağırlıklı olarak gümüş kullanılırken altın daha küçük parçalara bölünme imkanı vermediğinden çoğunlukla ya başka bir madenle karıştırılarak kullanılmış ya da birikim aracı özelliği ağır basmıştır.
Banknot para ise tamamen itibaridir. Ülkelerin bastıkları kağıt paradır. Maliyeti sıfıra yakındır. Devletin garantisinde olduğu için kabul görür. Her ülke kendi parasını basar ve arkasında durur. Lakin başka ülkeler bunu kabul etmek zorunda değildir. Kabul görebilmesi için devletin ekonomik ve siyasi olarak güçlü olması gerekir. 1800’lerin sonlarına kadar İngiliz sterlini, 1900’lerde ABD doları buna örnektir. Bunlar rezerv para olarak kabul edilir. Uluslararası ödemelerde kabul görür.
Altın ise her zaman kabul görür. Hatta İkinci Dünya savaşı sonrasında Bretton Woods anlaşması ile ülkelerin parası ABD dolarına, dolar ise altına sabitlenmiştir. 1 ons altın = 35 dolar olarak sabitlenmiştir (1 gram altın = 1,125 dolar civarında). Yani bugün 1 ons altın = 1900 dolar civarında olduğuna göre, 80 yılda dolar altın karşısında 50 kattan fazla değer kaybetmiştir.
Uluslararası rezerv para tartışması bugün de güncelliğini korumaktadır. Zira siyasi ve iktisadi olarak güçlü olan ülkenin parası itibar görürken, parası itibar gören ülke bunu güçlü bir silah olarak da kullanabilmektedir. Örneğin, doların bu pozisyonu ülkeler üzerinde bazen bir baskı unsuru olarak kullanılabilmektedir. Bir ülkeye ambargo uygulanabilmekte ve dolar ile işlem yapması yasaklandığında, ambargoya maruz kalan ülke uluslararası iktisadi ilişkilerde ciddi zorluk yaşayabilmektedir. Tam da bu nedenle bugünlerde dolar ve altın tartışması alevlenmektedir. ABD dolarına şu veya bu nedenle artan güvensizlik altına yöneltmektedir.
Yapılan araştırmalar dünyadaki altın miktarının 201.000 tonu biraz geçtiğini ve çıkarılmayı bekleyen 3.000 ton civarında rezerv bulunduğunu göstermektedir. Henüz bilinmeyen rezerv var mı bilinmez ama şu anki rakamlar böyle. Tabi bir de altının en çok hangi ülkelerin elinde bulunduğuna da bakmak gerekir. Büyüklüğüne göre yaklaşık 8130 ton ile birinci sırada ABD vardır. Bunu Almanya, İtalya, Fransa, Rusya, Çin, İsviçre, Japonya ve Hindistan takip etmektedir. Ülkemiz 400 tonu geçen rezervi ile 14 üncü sırada yer almaktadır. Son 10 yılda yaklaşık 4 kat artmıştır. IMF’nin elinde ise 3000 tona yakın altın bulunmaktadır.
İçerisinden geçtiğimiz dönemde farklı eğilimler gözlenmektedir. Tek kutuplu uluslararası sistemin sorgulandığı bu dönemde uluslararası iktisadi sistem de sorgulanmakta ve doğal olarak ödeme sistemi yeniden tartışılmaktadır. Ülkeler rezerv olarak altına daha fazla yönelmektedir. Bu ülkelerin başında Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Suudi Arabistan ve Meksika gelmektedir. Türkiye de bu ülkeler arasında.
Bu bilgiler merkez bankası rezervleri ile ilgili. Tabi hanehalkının elindeki olan altınları da ayrıca dikkate almak gerekir. Tam olarak bilmek zor ama rakamlar toplam altının yaklaşık beşte birinin merkez bankalarında olduğunu, %80 civarındaki bir bölümünün de ziynet eşyası ve diğer biçimlerde bireylerde olduğunu göstermektedir. Ülkemizde bir dönem halktaki altının sisteme girişinin teşvik edilme nedeni de buydu. Zira yastık altındaki ve kasalardaki altın bireyler açısından bir servet birikimi anlamına gelirken, ülke ekonomisi açısından kısıtlayıcı bir etki yapmaktadır.
Uluslararası sistemin yeniden yapılandırılmasında ödeme sistemi de temel başlıklardan birisi olacaktır. Dijital para gibi gelişmeler elbette farklı araçları gündeme getirmektedir. Lakin altın halen en önemli rezerv aracı olma özelliğini korumaktadır ve öyle görünüyor ki, üzerinde uzlaşı sağlanan etkili bir araç ortaya çıkmadığı müddetçe, bu önemini korumaya devam edecektir.
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya