Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Yeni bir “Cambaza Bak” Öyküsü

*  Köksal Çiftçi

“Bu sabah Strasburg ağzında kan tadı ile uyandı”

Yukardaki söz, ciddi bir saldırıyla sarsılan şehrin belediye başkanı Roland Ries’a ait. 11 Aralık Salı akşamı, saat 20.00 civarlarında, Fransa’nın doğusundaki önemli kentlerden biri olan Strasburg’tan ülkenin gündemini alt üst eden bir “terör” saldırısının haberi geldi. Hemen ardından olayın terör eylemi olup olmadığını anlamak için akla gelen şu zalim ve korkunç sual: “Acaba olay sırasında kişi Allahu Ekber diye bağırdı mı?” Çünkü “Vahşi Batı” da tekbir getirmek insanları derhal terörist listelerine girmesi için yeterli gözüküyor.

29 yaşındaki Fransa vatandaşı Sheriff C. otomatik silah ile Noel pazarında rastgele ateş ederek, ilk bilgilere göre, iki kişinin ölümüne ve sekizi ağır olmak üzere, on birinin yaralanmasına yol açtı.

Olay şehir merkezinin meşhur Kléber meydanında, 450 yıldır her Noël dönemi kurulan ve yaklaşık iki milyon ziyaretçisi olan Noel pazarında gerçekleşti. Katliamdan sonra yürüyerek bölgeden ayrılan saldırgan, saat 22.00’a doğru güvenlik güçleriyle karşılaştı. Çıkan çatışmada yaralanan saldırgan bir taksicinin arabasını tehditle gasp ederek izini kaybettirdi.

Olayın failinin sicili oldukça kabarık. Defalarca adli suçtan dolayı hapse girip çıkan bu şahıs tam yirmi yedi kez mahkûm olmuş. Ayrıca “devletin güvenliğine” tehdit oluşturan kişileri fişleyen listenin üst sıralarında (meşhur fiş “S”) yer alan bu zat, istihbaratın sıkı takibi altında imiş. Dahası, eylemden sadece birkaç saat önce, yine bir adli vakadan dolayı tutuklanacakmış.

Jandarmalar kendisini evde bulamadıkları için geldikleri gibi boş dönmüşler.

Ve sonrası...

Bir saldırı, birkaç kurban ve artık gına gelen, bayat, basit bir “İslami Terör” öyküsü.

Yine ve tekrar...

“Bak yavrum yakınlarda bir büyük canavar varmış ve bu korkunç canavar uslu olmayan çocukları alıp götürürmüş” hikayesi!

Devamında...

Saatler süren canlı yayında onlarca anlı şanlı yorumcu, bilimci; koro halinde, papağan sürüsü misali, şu “derin analiz” de buluşuyor: “İslami terörün hedefinde “Avrupai” modern, özgürlükçü, kadın erkek eşitliğine saygılı, kadınların haklarını savunan, çağdaş hayat tarzı var” imiş! Dolayısıyla “bu totaliter zihniyet (İslam) ile hoşgörülü, insan haklarını kutsayan dünya görüşü (Batı) arasındaki amansız bir kavganın tezahürü” imiş olup bitenler.

Siyasi yelpazesinin sağında bulunan partiler bu fikirleri en yüksek perdeden seslendiriyor kuşkusuz. Irkçı, İslam düşmanı Ulusal Birlik Partisinin lideri Marine Le Pen ve ucuz siyasi hesaplarla, söylem ve eylemlerle gitgide, ona benzeyen muhafazakar sağ parti (LR) lideri Laurent Vauquiez, daha kan kurumadan polemiğe girdiler. Bu kadar tehlikeli bir “İslamcı teröristi” iktidarın nasıl serbest bırakabildiği sorusunu gündeme getirdiler. Cumhurbaşkanı Macron, topladığı Savunma Kurulu çıkışında yaptığı açıklamada herkesi, ulus olarak yaşanan şu sıkıntılı günlerde, sorumluluklarının bilincinde olmaya çağırdı. Fakat en sert tepki hükümet adına konuşan sözcü Benjamin Griveaux’ dan geldi: “Siyasette iki tür insan vardır; küçük siyasi yetkililer ve büyük devlet adamları”

İlginç bir not olarak şunu da paylaşalım. Bu medeniyetler çatışması tezinin, özellikle “Batı-İslam” boyutunu, Fransa’ da canla başla işleyen aydınlardan birkaçı: Alain Finkielkraut, Pascal Bruckner, Elizabeth Lévy, Bernard Henry Lévy, Elizabeth Badinter, Bernard Kouchner..  Musevi kökenli bu kişilerin ortak kavgalarından birisi de Türk düşmanlığı. Aslında bu çok doğal bir şey çünkü “Vahşi Batı” da Türk ve İslam kavramları asırlardır bir ve beraber telakki ediliyor.

Ya halk yutmazsa?

Konuya dönersek, Strasburg saldırısının ardından yükselen bir şüphe dalgası, sistemi bayağı rahatsız edecek boyutlara şimdiden ulaştı diyebiliriz. Zamanlama bakımından bir çok insana  manidar gelen eylem, özellikle sosyal medya üzerinden büyük tartışmalara konu oluyor.

İki ihtimal üzerinde duran internet kullanıcıları, bu saldırı ile Sarı Yeleklilerin devam eden gösterileri arasında bağ kurarak, olayı sorguluyorlar. Örneğin Yüz otuz bin takipçisi bulunan Maxime Nicolle isimli bir Sarı Yelekliler temsilcisi, bu işin arkasında Fransız devletinin bulunduğunu açıkça dile getiriyor ve beğeni topluyor. Bu düşünceye göre, Macron’un konuşması gösterileri durdurmakta yetersiz kaldığı için, iktidar bu operasyon ile OHAL’in önünü açarak Sarı Yeleklileri engellemeyi amaçlıyor. Hiç küçümsenmeyecek derecede onay ve destek gören bu fikir, yerleşik düzenin sözcülerini kara kara düşündürüyor.

Yayılmaya devam eden şüpheci yaklaşımların diğeri ise, devlet bu işin içinde bilfiil olmasa bile, olayı engellemek için bir şey yapmayarak kendi lehine çevirmek için kolları sıvadığı yönünde.

Saldırı ardından çoğalan “Bu şartlarda yürüyüşe katılmak tehlikelidir, düzenlemek ise sorumsuzluktur” söylemleri çoğaldı. “İktidar, korku ve tedirginlik duygusunu yayarak, beş haftalık tehlikeli boyutlara ulaşan gelişmelerin önüne geçmeyi amaçlıyor” kanısı yaygın. Bir noktada herkes hemfikir. Emmanuel Macron, bundan iyi Noel Baba bundan daha iyi bir hediye bulamaz idi. İyice köşe sıkışmış iken, Sherrif C. Fransa Cumhurbaşkanın imdadına Hz. Hızır gibi yetişmiştir. Fakat şunu da iyi biliyoruz ki evdeki hesap her zaman çarşıya uymayabiliyor.

Görüyorsunuz, Fransa’da şark oyunları bitmiyor.