“Yeniden Diriliş”in Depremi
Bu yazı 13/02/2023 tarihinde yayınlanmıştır.
*Alper TAN/ SDE Başkan Yardımcısı
“Yeniden Diriliş”in Depremi!
6 Şubat sabaha karşı ve öğlen saatlerinde büyüklüğü 7’nin üzerinde şiddetli depremlerle ülke olarak sarsıldık. Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay başta olmak üzere bölgedeki 10 vilayetimiz neredeyse tarihte görülmemiş bir zelzele ile kıyametvari bir darbeyle sallandı.
Millet olarak topyekun şok yaşatan bu büyük depremlerin sarsıntısı, sadece bu bölgede değil ülkenin büyük bir kısmında da hissedildi. Ayrıca Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin’den Mısır’a kadar geniş bir coğrafya çeşitli derecelerde etkilendi.
Depremler, doğal afetler arasında sayılan felaketlerdendir. Peki bundan ne anlamalıyız? “Doğal bir felaketti yaşandı bitti” deyip unutmalı mıyız? Bedenler enkaz altında kurtarılmayı beklerken işi gücü bırakarak siyasi suçlular arayıp sağa-sola saldırıp egomuzu tatmin edip sosyal medyada takipçilerimizi arttırmaya çalışıp, depremde acı çekenlerin hiçbirisine zerre kadar faydası olmayan boş hatta zararlı işlerle mi meşgul olmalıyız? Yoksa acıları paylaşmak için maddi-manevi yardım ve dayanışma konusunda katkıda bulunacak büyük ya da küçük bir gayret İçinde mi olmalıyız?
Dünyada tarih boyunca meydana gelmiş en büyük felaketlerden birisi karşısında devletimiz, milletimiz bütün kurumlarıyla, bütün fertleriyle seferber olmuş iken acılarımız her açıdan devam ederken, enkazların altından feryatlar yükselirken, bu ülkenin kültürüne, inancına, geleneğine, örfüne yabancı bazı densizler, vatandaşlarımızı enkazdan sağ olarak çıkaran ve bu sevinci paylaşmak için “Allahuekber” diyen kurtarma ekiplerini eleştiriyorlar tekbir getirdi diye. Ne bekliyorlardı acaba!
Afetzedelere yardım etmek için Türkiye’ye gelen Hristiyan arama-kurtarma ekipleri, insanları kurtarmaları halinde Tanrı’ya şükür babında kendi inançlarına uygun olarak istavroz çıkarsalardı buna karşı mı çıkacaksınız? Elbette bu yapılmamalı. Sadece onlara karşı değil, böyle bir saygısızlık hiçbir inanca karşı yapılmamalı. Ama Müslümanın “Tekbir” getirmesi birilerini kudurtabiliyor.
Bir insan, ülkesinin ve içinde yaşadığı halkın değerlerine nasıl bu kadar yabancılaşabilir?
Yaşanan büyük felaket karşısında yüreği yanarak şu kış-kıyamette enkazın altındaki insanları kurtarmak için var gücüyle deprem mahalline akın eden insanlar, yardım için seferber olurken, depremin vurduğu yerlere fitne ve provokasyon için giden birileri “Böyle bir devletin düşmanı olmak haktır ve meşrudur” diyerek kendince halkı devlete karşı isyana teşvik edebiliyor. Güya bu şekilde siyaset yapmış oluyor. Aynı kişi, 4 sene önce de ABD fonlarıyla beslenen bir yayın kuruluşunda “Devleti yıkmamız gerek", "Türkiye Cumhuriyeti Devleti katildir" diyerek hakaret etmiş ve kin kusmuştu.
Türkiye ile arasında sürekli gerilimler olan Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, büyük felaket sonrası deprem bölgesine gelip bir komşu olarak acılarımızı paylaştı.
Terör örgütü PKK'nın yöneticisi Cemil Bayık, 10 vilayeti etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle PKK'lılara, "İnsanların yaraları sarılana kadar Türkiye'de herhangi bir saldırıda bulunmama” çağrısı yapıp "Tüm güçlerimize sesleniyorum: Metropol ve kentlerdeki faaliyetlerinizi (terörü) durdurun", "Türk devleti bize ‘saldırmadığı’ sürece eylem yapmama kararı aldık" derken sözde meşru siyaset yapan birileri nasıl olur da “devleti yıkma” “devlete düşmanlık etme” çağrısı yapabilir!? Buna bir devlet nasıl göz yumabilir?
Asrın, belki de bin yılın felaketi yaşanıyor ülkemizde. Bu felaketin meydana getirdiği binlerce enkazın altında on binlerce canlarımız kaldı, hepimizin canları yandı. Bu yüce milletin de hatta kendini bu ülkeye ait hisseden, Ateist'in, Hristiyan'ın, Yahudi'nin de, tüm insanlığın da ciğerleri yanıyor. Ama öyle bir kesim var ki bu şerefsiz, soysuz, inançsız güruh, bu felaket üzerinden sözüm ona siyaset yapıyor, kin kusuyor, hesap görüyor, kazanç sağlamaya çalışıyor. Velhasıl zerre kadar vicdanları sızlamadan bu millete, bu devlete hücum edip, vicdansızca, kapkara ruhlarına güç devşiriyorlar.
Evet enkazın altında kaldık, ezildik, üzüldük, perişan olduk, on binlerce insanımızı, sevdiklerimizi kaybettik, felaket karşısında kahrolduk ama inanın bu enkazın altından milletimiz öyle dirilip çıkacak ki işte o zaman bu soysuzlar, bu cibilliyetsizler, bu vatansızlar, bu kahpeler, karanlık dünyalarının enkazında boğulup kalacaklardır.
Bugün bu karanlığın ardından doğacak güneş, parlayacak nur, inananları ısıtacak, aydınlatacak ama harlanan ateş, bu müptezelleri yakacaktır; bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Buradan, aziz milletimizin acısını, kederini derinden paylaşıyor, bir emanet olarak verilen canımızı bu millet için, bu vatan için, inancımız ve değerlerimiz için feda etmeye hazır olduğumuzu dost-düşman herkese haykırıyoruz.
“Senin belediye, benim belediye” diye devletin kurumlarını birbirine düşman etmeye yönelik konuşan siyasetçiye, “Sizin AFAD, bizim AHBAP” diyerek birlik ve beraberliği bozmak isteyen, necip milletin samimi yardımlaşma çabalarını kutuplaştırarak yok etmeye uğraşan utanmaz soysuzlara, “Senin inancın, benim mezhebim” diyerek yüce dinimizi kamplara ayırmaya çalışan inançsız rezillere, kara giymiş yobazlara... Devlete, tırnakları ile enkaz kaldıran AFAD’a ve gönüllü kuruluşlara, askere, polise, sahada canhıraş mücadele eden herkese küfreden, hakaret eden şerefsizlere, bu ülkeyi, bu milleti, bu meydanı asla bırakmayacağız. Bu böyle biline...
Be eyy gafil siyaset atıkları, vicdan yoksunu, insanlıktan nasibini alamamış, devletine, milletine düşman reziller, her fırsatta Türkiye’nin, devletin açığını bulup karalayacağım diye uğraşan zavallılar… Terör örgütünün başındaki kadar bile vicdanınız, insaniyetiniz yok mu? Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias kadar bile olamadınız mı? Yazıklar olsun size, yuh olsun size, Vallahi de Billahi de yuh olsun…
Bu gün 12 Şubat. Maraş’ın işgalci düşmanlardan kurtuluş günü. 7 Şubat (1973) ise vatanımızı işgal eden, değerlerimize el ve dil uzatan düşmanlarımızı kovduğu için Maraş’a “Kahraman” unvanının verildiği gündür. 8 Şubat (1921) da kendi çabalarıyla işgalci düşmanları koyduğu için Antep’e “Gazi”lik unvanının verildiği gündür. Depremin vurduğu bölgelerde yaşayan kahraman halkımız ve aziz milletimiz bu felaketin altından elbette kalkacaktır. Hem de dünyayı şaşkına çevirecek kadar kısa zamanda. Ve elbet geçmişte olduğu gibi alçakların hesabı da görülecektir o günde...
Ellerini ovuşturarak fırsat bekleyen ezelî düşmanlarımız boşuna sevinmesinler. On binlerce kurban verdiğimiz bu deprem, Türk devletini yıkamaz, milletimizi yıldıramaz. Bu deprem, manevi yenilenmenin, rehavetten uyanışın ve “Büyük Diriliş”in habercisi. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Her kışın bir baharı, her gecenin bir sabahı vardır. Hatta şafak çok yakındır.
Bütün hainlere, alçaklara, işbirlikçilere, soysuzlara, etki ajanlarına, din ve devlet düşmanlarına inat:
Yaşasın devletimiz!
Yaşasın milletimiz!
Allahuekber...
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya