İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid'in Moskova Ziyareti Ve Tel Aviv-Moskova İlişkilerinde Yeni Dönemin Kodları
*İlyas Süpürgeci
İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid'in İsrail'de Yahudilerin "Rosh Hashana (yeni yıl başlangıcı) tatili olmasına rağmen, önemine ve aciliyetine binaen Moskova'ya bir günlük resmi çalışma ziyareti gerçekleştireceği, Rus mevkidaşı Lavrov ile görüşeceği ve ertesi günü Moskova'dan döneceği bilgisi, geçen hafta İsrail medyasında yer almıştı. Bu ziyaretten birkaç hafta önce İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi (kurulu) Başkanı Meir Ben Shabat'ın Moskova'da Rus Ulusal Güvenlik Konseyi (kurulu) başkanı ile görüştüğü bildirilmiştir. Ayrıca en geç bir ay içerisinde İsrail Başbakanı Naftali Bennet'in Rusya'ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmesi beklenmektedir. Bazı kaynaklara göre; Rus tarafının aslında Başbakan Bennet ile fazla gecikmeden Moskova'da görüşmeyi arzu ettiği, fakat İsrail tarafının programın yoğun olduğu gerekçesiyle, Dışişleri Bakanları arasında gecikmeksizin bir görüşmenin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu belirtmesi ile Lapid'in flaş Moskova ziyaretinin planlandığı ileri sürülmüştür.
*İsrail'den Rusya'ya yapılan bu üst düzey siyasi ziyaretleri acil ve önemli hale getiren nedir?
Bu sorunun sorusunun cevabını vermek için; yakın zamanda, küresel bağlamda, bölgesel ölçekte ve iki ülke arasında meydana gelen önemli gelişmeleri ve iki ülkenin çıkarlarını göz önüne almak gerekir:
* ABD'deki seçimlerden sonra işbaşına gelmiş olan Joe Biden başkanlığındaki yönetimin yeni dönemde, küresel güç mücadelesi bağlamında izleyeceği güvenlik ve dış politika esaslarının ortaya çıkmış olması ve bunun bölgeye yansımaları üzerinde durulması gereken en önemli unsurdur. İsrail ve Rusya arasındaki ilişkilerin ağırlık merkezini oluşturan bölgeden, ABD'nin askeri varlığını artan bir kararlılıkla azaltma ve sonlandırma refleksi gösteriyor olması ve Afganistan'daki askeri varlığını tamamen sonlandırmış olması en önemli gelişmedir.
* ABD'nin "bitmeyen savaşlardan” kurtulma adı altında izlediği bu strateji ile bölgede oluşmaya başlayan güç boşluğunun nasıl doldurulacağı ve bölgenin orta ve uzun vadede siyasi, güvenlik ve ekonomik alanlarda nasıl şekilleneceği konusu, bölgesel güç merkezlerini en çok meşgul eden dış politika ve güvenlik konusudur.
* İsrail'in "Kuzey Cephe" olarak adlandırdığı; Lübnan'dan başlayarak, Suriye, Irak ve İran'a kadar uzanan coğrafyada; kendi deyimleriyle "İran saldırganlığına karşı özellikle hava kuvvetleri ile belli aralıklarla icra etmeyi sürdürdüğü hava saldırılarının yoğunlaştığı bölge Esad rejiminin kontrolündeki Suriye topraklarıdır.
* Bu bölgede geçen haftalarda İsrail uçakları tarafından yapıldığı iddia edilen saldırılarda, uçaklardan atılan roketlerin Suriye hava savunma sistemleri tarafından hedefine ulaşamadan havada önlendiği haberleri medyada yer almış ve Rusya'nın; devam eden İsrail saldırılarından rahatsız olduğu ve bu konuda bir politika değişikliğine gidebileceği işaretlerini verdiği yorumları yapılmıştı.
* Ayrıca Suriye'nin İsrail ve Ürdün hududuna yakın bölgedeki Dera yerleşim yerindeki muhaliflere yönelik Esad rejimine bağlı kuvvetlerin saldırılarının son dönemde yoğunlaştığı ve büyük bir dram yaşanmakta olduğu haberleri medyada yer almıştır.
Rusya lideri Putin, ABD başkanı ile Biden'ın Avrupa turunda baş başa bir görüşme gerçekleştirmiştir.
*İsrail'de uzun bir süreyi kapsayan Netanyahu hükümetleri döneminden sonra kurulan Bennet-Lapid hükümetinin başbakanı Bennet, Kabil Havaalanında tahliyenin devam ettiği en dramatik günlerde Washington'da resmi bir ziyaret ve Başkan Biden ile çok kritik bir görüşme gerçekleştirdi.
* Bennet'in ziyaretinde İsrail açısından gündemdeki en önemli konu ABD'nin bölgede neden kalması gerektiği ve İran konusuydu.
*Israil'deki Mevcut Koalisyon Hükümetinin Netenyahu Döneminden Farkı Nedir?
* İsrail halkının büyük kısmının farklı coğrafyalardan ve farklı kültür ortamlarından göç ederek gelmeleri, inanç, kültür, ideoloji ve siyasi görüş bakımından çok çeşitli gruplardan oluşması ve bunun yanında İsrail vatandaşı Filistinlilerin, Dürzilerin, Çerkezlerin ve Bedevilerin mevcudiyeti, doğal olarak çok sayıda ve çok farklı görüşlere sahip siyasi partinin iktidar için mücadelesine zemin hazırlamıştır. İsrail devleti kurulduğundan bugüne kadar işbaşına gelmiş hükümetler hep koalisyon hükümetleri şeklinde ve genellikle kısa ömürlü olmuştur. 120 üyeli Meclis (Knesset) seçimlerinde, vekiller çok sayıda partiye dağıldığı için hep geniş yelpazeli bir meclis tablosu söz konusudur.
* Birçok farklı grubun siyasi ve ideolojik mücadelesinin yaşandığı İsrail'de, Yahudi halkı keskin hatlarla bölen asıl mücadele; Haredim (ultraortodoks) kesim ile Seküler kesim arasındaki mücadeledir. Bu bölünmenin özünde; İsrail Devleti'nin temel karakterinin bir din devleti mi olacağı, ya da seküler devlet mi olacağı üzerinedir. İsrail siyaset kurumunu derinden etkileyen bu genel karakter hem geçmişteki Netenyahu hükümetlerinin hem bu günkü mevcut hükümetin oluşumunu (iktidara gelmesini) etkileyen bir faktördür.
*Binyamin Netenyahu hükümetlerinin en önemli özelliği; hükümetin izlediği dış politikanın uhdesinde ve neredeyse başbakanın tekelinde olması, kendisinin karakterini yansıtması, yabancı ülke liderleriyle bizatihi yürüttüğü açık ve örtülü ikili temaslar (MOSSAD’ın genellikle devrede olduğu) ile şekillenmesidir. Kısacası o dönemdeki hükümetlerin hep Netenyahu ile özdeşleşmiş olmasıdır. Böyle olmasında, Netenyahu'nun tecrübeli ve güçlü bir siyaset adamı kişiliği önemli rol oynamıştır.
* Netenyahu hükümetleri dönemi İsrail güvenlik ve dış politikalarının belirgin bir başka özelliği; maksimalist bir yaklaşımla gerilimi yüksek tutmak, meşruiyetten uzak olmak ve saldırganlıktır. Bununla birlikte, küresel güç mücadelesinin tırmanmakta olduğunu fark eden Netenyahu'nun bölgedeki dengeleri İsrail lehinde tutabilmek ve bölgeyi kendi lehinde dönüştürmek maksadıyla; ABD, Rusya, Çin gibi büyük güçlerle karşılıklı çıkarlara dayalı ilişkiler kurmak ve mevcut ilişkileri geliştirmek için büyük çaba harcadığı ve bunda önemli ölçüde başarılı olduğu söylenebilir. *Temel stratejisi; büyük güçlerin birbirine karşı mücadelesinde bölgede içine düştükleri durumu ve büyük güçlerin çıkarlarını veya zaaflarını İsrail lehinde istismar edebilmek ve kendi isteklerini kabul ettirmeye çalışmak doğrultusunda olmuştur.
* Her açıdan kutuplaşan Israil'de, yapılan üç seçim sonrasında hükümet kurulamamış ve kriz ancak dördüncü seçim sonrasında aşılabilmiştir.
* Halen işbaşındaki koalisyon hükümeti, Netenyahu dönemindeki hükümetlerin aksine; içinde sol liberal görüşü ve milliyetçi muhafazakâr görüşü bir arada barındırmakta ve İsrail vatandaşı olan Filistinlilerin oy verdiği Arap vekillerin desteğini de almış durumdadır. Fakat Knesset'te iktidarı destekleyen vekil sayısı bakımından hükümet oldukça hassas dengeler üzerine kurulmuş bir hükümettir.
* Başbakan Naftali Bennet milliyetçi muhafazakâr ve dindar bir kimliğe, Dışişleri Bakanı Yair Lapid sol liberal (seküler) bir kimliğe, Savunma Bakanı Korg.(E) Benny Gantz seküler bir kimliğe sahiptir ve eski genelkurmay başkanlarındandır. Maliye Bakanı Avigdor Liberman seküler bir kimliğe sahip olup, Rusça konuşan Yahudi İsraillilerin desteklediği partinin lideridir. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere mevcut hükümetin, radikal görüşlerden önemli ölçüde arınmış ve ülkeyi Netenyahu'dan kurtarmak isteyenlerin desteklediği bir iktidar olduğunu söylemek mümkündür.
*İsrail'deki hükümet değişiminin, ABD'de Biden başkanlığındaki yönetimin işbaşına gelmesini müteakip gerçekleştiğini ve bir nevi paralellik olduğunu belirtmek doğru olacaktır.
* Her iki yönetimin ortak özelliği; BATI kültürünün, ağırlıklı olarak kaynağını eski Yunan kültüründen (insan aklına dayalı ve tanrısal olmayan) alan Avrupa kökenli değerlerini benimsiyor olmalarıdır (Bennet ve partisi hariç).
* Mevcut hükümetin içerideki önceliği; gerilimi azaltmak, kötüleşen sosyo-ekonomik ve psiko-sosyal dengeleri onarmaktır.
* Başbakanlık görevini Bennet'den sonra Yair Lapid devralacaktır. Mukayese edildiğinde, her iki liderin, Netenyahu'nun sahip olduğu tecrübeye ve güçlü siyasi kişiliğe sahip olmadığı görülecektir.
*Önceki hükümetlerin ve politikaların Netenyahu'nun şahsında şekillendiği dikkate alındığında; mevcut durumda başbakanın, yetki ve sorumluluk paylaşımından dolayı Netenyahu örneğinde olduğu kadar güçlü ve inisiyatif sahibi olması ve hızlı karar alması beklenemez. Bununla birlikte; yeni dönemde başbakanların hata yapmaktan kaçınmak için devlet organlarını ve stratejik karar alma süreçlerini devrede tutacakları ve görüşlerinden faydalanmak için çaba gösterecekleri beklenmelidir.
*İsrail-Rusya İlişkilerinin Geleneksel Özellikleri:
Rusya'daki Yahudi diasporası varlığı ve Rusça konuşulan ülkelerden zaman içinde İsrail'e göç ederek yerleşmiş olan Rusça konuşan İsraillilerin varlığı, Israil-Rusya ilişkilerinde ve kuruluşundan bugüne kadar İsrail Devleti'nin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Kurulduğu yıllarda İsrail Devleti'nin Rusya'nın etkisinde, seküler, sosyalist ve/veya komünist bir ülke olacağı kanaatinin dahi oluşmasına neden olan temel faktör; Rusya ve çevresinden göç ederek gelenlerin yerleştirildikleri bölgelerde "Kibbutz" denilen oluşumlarla toprağa ve tarıma dayalı sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel müşterek hayat döngüsü(komünsistem) kurmuş olmalarıdır. Kibbutzlar varlığını bugün de sürdürmektedir. Rusya'daki Yahudi diasporasının iş dünyasındaki ve ticaretteki etkisinin ve Rus asıllı Yahudi iş adamlarının Rusya dışındaki faaliyetlerinin Rus ekonomisine katkı sağladığı bilinmektedir.
İsrail'in Batı kampında yer almayı ve ABD'ye yakın bir güvenlik ve dış politika izlemeyi benimsemesi sonrasında İsrail-Rusya ilişkileri önemli ölçüde ABD etkisi altında kalmıştır. Rusya'nın bazı Arap ülkelerini etkisi altına alarak silah satması ve desteklemesi İsrail açısından bir tehdit teşkil etmiştir.
*Sovyetler Birliği’nin çökmesi ve Soğuk Savaş döneminin sona ermesi ile bölgede İsrail için bir altın fırsat yaratan Büyük Ortadoğu Projesinin hayata geçirilmesi süreci başlamıştır.
* Bu sürecin bir aşaması olan "Arap Baharı" ile Suriye ve Libya devlet sistemi çökmüş ve iç savaş başlamıştır. Mısır'da halk iradesine karşı darbe yaptırılmış ve darbeciler yönetimi ele geçirmiştir. Hedeflerinden birinin İsrail lehinde bölgenin dönüştürülmesi olduğunu bilen ve bir süre durumu yakından izlemekle yetinen Rusya lideri Putin hep fırsat penceresini kollamıştır. Putin bu fırsatı, Başkan Obama döneminde değişmeye başlayan bölgeye yönelik ABD politikaları neticesinde Suriye'de oluşan güç boşluğu ile yakaladığını düşünerek Esad'ın daveti ile Suriye üzerinden bölgeye tekrar güçlü bir şekilde dönmesi ile yakalamıştır. Rusya'nın bu dönüşü ile İsrail-Rusya ilişkileri farklı bir döneme girmiştir. Bu dönemin özelliği Rusya'nın bölgede İsrail dahil bütün ülkelerle görüşüyor ve konuşuyor olabilmesidir.
*Rusya'nın Suriye üzerinden bölgeye dönüşünün İsrail açısından olumlu ve olumsuz etkileri söz konusu olmuştur. İsrail'in en önemli endişesi; bölgedeki Rus askeri gücünün ve yüksek kapasitesinin, İsrail'in hava ve deniz gücünün hareket serbestisinin sürdürülmesinde yaratabileceği zorluklar olmuştur.
* İsrail tarafı, Rusya'nın BM Güvenlik Konseyi Daimî üyesi olarak büyük bir devlet olduğunu ve başkalarından buna uygun bir muamele görmek istediğini bilerek hareket etmeyi hep önemsemiştir.
*Tarafların karşılıklı olarak çıkarlarına saygılı olmayı ve birbirinin ayağına basmamayı temel ilke olarak benimseyen bu iki ülke; bazen yaşanan olumsuz olaylara rağmen, aralarında oluşturdukları güvenlik ve koordinasyon mekanizmaları ve stratejik seviyedeki diyalog ile herhangi bir çatışma yaşanmadan durumu kontrol altında tutmayı başarmıştır.
* İsrail hava ve deniz gücü bölgedeki hareket serbestisini böylece önemli ölçüde sürdürebilmiş ve Suriye topraklarındaki hedefleri havadan düzenli olarak vurmayı başarmıştır.
*Bölgedeki güçler dengesi İsrail için önemlidir. Bölgede Rusya'nın etkisinin artması ve dengenin İsrail aleyhinde bozulmasına neden olabilecek gelişmeler İsrail için hiç arzu edilmeyen bir durumdur. İsrail bu dengeleri sürekli göz önünde tutmaktadır.
*Rusya ise İsrail'in kendine özgü ağırlığını en iyi bilen ülkelerden biridir ve buna uygun bir ilişki yöntemini benimsemiştir.
*İsrail'in Çıkarları ve Bölgesel Politikalarının Esasları
* Başkenti Kudüs olan Yahudi İsrail Devleti'nin Siyonizm ideali doğrultusunda gerçekleştirilmesi ve İsrail halkına karşı savaşma cesareti gösterebilecek ülke ve halk kalmayıncaya kadar üstün bir askeri güçle mücadelenin sürdürülmesi temel çıkardır. Bu temel çıkar doğrultusunda; bölge ülkelerinin nükleer güce erişiminin önlenmesi, İsrail Ordusu'nun diğer ordulara karşı niteliksel üstünlüğünün ve bölgedeki hareket serbestisinin sürdürülmesi vazgeçilmez koşullardır.
* İsrail'in, topraklarını işgal ettiği Filistin Halkına karşı uyguladığı politikaların, samimi bir barış yapmaktan yana olmayan ve âdeta bir terör devleti uygulamalarını içeren politikalar olduğu konusunda yaygın bir kanaat vardır. Bu durum İsrail Devleti'nin ve politikalarının meşruiyetinin uluslararası kamuoyunda sıkça sorgulanmasına neden olmaktadır. Bu durumun farkında olan İsrail, aleyhinde bir karar çıkmaması için BM güvenlik konseyi daimî üyeleriyle olan ilişkilerine ve siyasetine özel bir önem vermektedir. Uzun yıllardır aleyhinde oluşacak kararları ABD'nin vetosu ile aşmayı başarmıştır.
* İsrail'in güvenlik ve ekonomik çıkarları için bölgenin şekillendirilmesi ve dönüştürülmesi hedefi doğrultusunda; Büyük Ortadoğu Projesi ve bir PKK terör devleti kurulması planı, "Arap Baharı", Doğu Akdeniz Ülkesi Olma Vizyonu, "Yüzyılın Anlaşması/İbrahimi Anlaşmalar bağlamında Arap ülkeleri ile ilişkilerin normalleştirilmesi", Arap ülkelerinin yer aldığı coğrafyada İran ve Türkiye etkisinin ortadan kaldırılması için Arap ülkelerinin kendi arasında işbirliği yapması doğrultusunda teşvik edici politikalar, Doğu Akdeniz bölgesinde Türkiye aleyhinde bir cephe (İsrail, GKRY, Yunanistan, BAE, Mısır, Fransa) oluşturma ve çevreleme siyaseti son yirmi yıla damgasını vuran politikalardır. İsrail'in bu süreçlerin içerisinde açık ve örtülü faaliyetlerle doğrudan ve dolaylı olarak yer aldığı sır değildir. İsrail belirtilen süreçlerde Yahudi diasporası ve lobisinin desteğini de alarak; özellikle ABD, Avrupa ülkeleri ve Rusya ile zamana ve koşullara göre; çıkarlara dayalı stratejik bir ilişki biçimi geliştirerek bölge dışı büyük güçlerden faydalanmasını bilmiştir.
*Rusya'nın Çıkarları ve Bölgesel Politikalarının Esasları:
* Rusya tarih boyunca genel olarak bir emperyal güç refleksiyle hareket ederek çıkarlarını korumak ve geliştirmek çabasında olmuştur. Rusya jeopolitik ve stratejik düşünebilen devlet aklına ve birikimine sahip olarak, bölgenin en güçlü gözüken bir ülkesidir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla küresel güç olma niteliğini kaybeden Rusya, ekonomik güç bakımından göreceli zayıf olmakla birlikte sahip olduğu devasa coğrafi büyüklük ve mevcut askeri güç kapasitesi bakımından bir bölgesel gücün ötesindedir. BM güvenlik konseyi daimî üyesi olması ve jeopolitik konumundan kaynaklanan önemli bir siyasi güce de sahiptir.
* Rusya, Sovyetler Birliği dönemindeki statüsüne tekrar kavuşmak ve güçlü bir küresel aktör muamelesi görmek arzusu doğrultusunda bölgesel ve küresel bir siyaset izlemektedir. Genel olarak Ortadoğu ve Afrika ülkeleri, fakat özellikle Doğu Akdeniz bölgesi Rus dış politikasının son yıllardaki odak noktası olmuştur. Tarihsel özlemin yanısıra, Çin'in "bir yol ve bir kuşak" projesinin Doğu Akdeniz merkezli bölgeyi jeopolitik bakımdan çok önemli hale getirmesi Rusya'nın Suriye'ye yerleşmesinde kritik rol oynamıştır. Rusya'nın Okyanuslara ulaşma ve Afrika'ya el atma hedefi doğrultusunda Suriye ve Libya stratejik öneme sahiptir. Bölgenin önemli ülkeleri olan Mısır ve İsrail ile ilişkileri Rusya'nın bölgedeki çıkarları açısından değerlidir. Rusya'nın Suriye'deki varlığının meşruiyeti, Esat rejiminin daveti ile gelmiş olması ve rejimin hamisi olmasıdır. Rusya bir taraftan bölgenin güçlü ülkeleriyle rekabet ederken veya onlara karşı mücadele ederken, diğer taraftan bölge dışı büyük güçlerin bölgedeki politikalarına karşı bölge ülkeleriyle (İran, Türkiye, İsrail ve Mısır gibi) ortak çıkarlar doğrultusunda işbirliği ve dayanışma geliştirmeyi benimsemiştir. Rusya bölgedeki bütün ülkelerle masaya oturabilme ve konuşabilme elastikiyetine sahip durumdadır.
Rusya mevcut askeri ve siyasi gücüne rağmen; Suriye meselesini ve Doğu Akdeniz bölgesindeki diğer meseleleri çözebilme kapasitesine sahip değildir, tıpkı Karadeniz bölgesinde Ukrayna ile olan problemleri çözebilme kapasitesine sahip olamadığı gibi. Yani gücünün bir sınırı vardır. Fakat ABD'nin Çin ile rekabeti önceleyen politikalar doğrultusunda Ortadoğu'daki bitmeyen savaşlara son verme ve güçlerinin önemli bir bölümünü çekme refleksi kapsamında son olarak Afganistan'dan çekilmiş olması bölgede yeni bir durum yaratmıştır.
* Ziyaret Gündeminde Yer Alan ve Öne Çıkan Konular:
Açık kaynaklarda yer alan bilgilere göre; Suriye'de rejimin kontrolünde olan bölgedeki bazı hedeflere Lübnan hava sahası kullanılarak uçaklardan roket veya füze saldırısı yapıldığı ve bu saldırılara Suriye Hava Savunma Sistemleri tarafından karşılık verildiği, füzelerin hedeflerine ulaşamadan havada vurulduğu ve Suriye'den atılan hava savunma füzelerinin bir kısmının İsrail hava sahasında paralanarak Tel Aviv'de parçaların yere düştüğü belirtilmiştir.
* Lübnan üzerinden Suriye'deki hedeflere saldıran uçakların İsrail Hava Kuvvetleri uçakları olduğu anlaşılıyor. İsrail'in bu tür saldırıları yıllardır rutin olarak sürdürdüğü bilinen bir şeydir.
* İsrail yetkilileri tarafından zaman zaman yapılan açıklamalarda; vurulan hedeflerin İran tarafından Suriye'de ve Lübnan'da İsrail'e yönelik hassas doğrulukla isabet yeteneğine sahip füze/roket saldırı kapasitesi oluşturmak maksadıyla kullanılan askeri maksatlı tesisler ve sistemler olduğu iddia edilmektedir.
*Rusya, İsrail'in Suriye'de sürdürdüğü bu saldırılardan duyduğu rahatsızlığı konjonktürel olarak zaman zaman İsrail tarafına hissettirmekte ve İsrail'i stratejik seviyede diplomasi masasına çekmektedir.
* Nitekim, İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid'in Moskova ziyareti görünürde böyle bir gündemin sonrasında gerçekleşmiştir. Ziyaret öncesi, İsrail medyasında bu gündem öne çıkarılmıştır. Diğer bir husus ise; Rusya tarafından liderler zirvesi öncesi dışişleri bakanlarının görüşmesinin İsrail'den talep edildiği iddiasıdır. İki ülkenin dışişleri bakanları (Lapid ve Lavrov) Moskova'da gerçekleştirdikleri görüşmeler sonrası, 9 Eylül 2021 günü müşterek bir basın toplantısı düzenlemiştir.
İsrail medyasına göre; Basın toplantısında İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid'in vurguladığı hususlar şunlardır:
* İran'ın nükleer programının ve nükleer kapasitesinin ilerlemesi sadece İsrail için değil bütün dünya için risktir ve dünyanın bir problemidir. Dünya İran'ın nükleer kapasitesini durdurmalıdır. Eğer dünya müdahale etmez ise İsrail nükleer İran'a karşı harekete geçme hakkını saklı tutar."
* " İran Orta Doğu'da bir nükleer silahlanma yarışının önünü açacak ve herkesin en son isteyeceği şey bir nükleer silahın yanlış ellerde olduğunu görmektir."
* " İran, İsrail'i yok etmek istediğini hiçbir zaman gizlemedi. Bu bizim için varoluşsal bir tehdittir. İsrail İran'ın nükleer bir devlet olmasına müsaade etmeyecektir, hatta nükleer eşikte olmasını dahi."
* “Atom Enerji Ajansı'nın son iki raporu hepimizi endişelendirmeli. Rapor, ciddi ihlaller, sahtekârlıklar, yalan dolan olduğunu içeriyor. Bu manzara çok net olarak çok endişe vericidir. Nükleer program etkili bir denetim olmaksızın çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Raporlar, Atom Enerjisi Ajansı Kurulunun kararını gerektirir."
* " Maalesef, İran varlığı bölgede devam ettiği sürece, Suriye'de ve bütün Ortadoğu'da istikrar olmayacaktır. İran dünyada hepimize terör ihraç eden bir numaralı ülkedir. İran bizim kuzey sınırlarımızda terör üssü inşa ederken ve bizi hedef alan gelişmiş silahlar dağıtırken, İsrail artık oturmayacak. Suriye'deki ve Lübnan'daki bize yönelen tehditlere karşı hareket serbestimizi sürdüreceğiz. Aynı zamanda bölgede Rusya'nın da hayati çıkarları olduğunu kabul ediyoruz(tanıyoruz). Rusya ile Askeri Koordinasyon Mekanizması kuruldu. Bu mekanizma sadece faydalı ve gerekli değil, fakat aynı zamanda her iki tarafın çıkarları için hareketine izin veriyor."
* "Rusya'nın, Başkan Putin liderliğinde, Ortadoğu'daki istikrara olan katkısından dolayı teşekkür ederim. "
Not: Lapid basın mensuplarına; Lavrov ile iki ülke ilişkileri bağlamında, askeri koordinasyon, ekonomi, kültür, turizm ve bilim konularında görüştüklerini de belirtmiştir.
* Basın toplantısında Rusya dışişleri bakanı Lavrov'un vurguladığı hususlar:
* "Suriye egemen bir ülkedir ve iç savaşta yıkılan altyapıyı rehabilite etmek ve insani yardım sağlamak çok önemlidir. Bunun, BATI'lı meslektaşlarımız tarafından yasadışı yaptırımlarla engellenmesi üzücüdür ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin temmuz ayında aldığı kararla çelişmektedir."
* Lavrov'a İsrail'in Suriye'deki saldırıları sorulduğunda, olumlu bir karşılıkla şunu vurguladı: "Suriye arenasında çıkarları olan birçok oyuncunun faaliyette olduğu ringde durum zamanında iyileştirilir ve telafi edilir. İsrail'in güvenliğini sağlamak gibi meşru çıkarları ayırt etmek gibi. Biz İsrail'in güvenliğinin daha üst öncelikler arasında bulunduğunu daima vurguluyoruz, sadece Suriye'de değil. Bununla birlikte tam olarak meşru olmayan çıkarlar vardır, yumuşak dille, Suriye'deki gayri meşru Amerikan işgali, doğal kaynakları kullanan Kürtler için ABD desteği gibi. *İsrail'in Suriye'deki saldırıları konusunda pozisyonu sorulduğunda, Lavrov:
*"Biz Suriye topraklarının İsrail'e karşı veya başka bir ülkeye karşı kullanılmasını istemiyoruz. Bu bağlamda ortaya çıkan bütün sorunlar iki ülke (Rusya ve İsrail) askeri eşelon temsilcileri arasında günlük bazda tartışılıyor. Halen devam eden bu Güvenlik Koordinasyon Prosedürü elbette faydalı olduğunu kanıtlamıştır ve bugün bu prosedürün devam etmesi konusunda mutabık kaldık.”
*Görüşmenin sonunda; bir ay içinde gerçekleşmesi planlanan liderler (Başkan Putin ve Başbakan Bennet) zirvesine ilave olarak, Lavrov kendisinin Lapid tarafından ziyaret için İsrail'e davet edildiğini belirtmiştir. Liderler zirvesinde; bölgeye ilişkin stratejik siyasi ve güvenlik konularının ele alınacağı hususu medyada yer almıştır.
*Değerlendirme:
İki ülke Dışişleri Bakanlarının Moskova'da görüşmesinden bir kaç hafta önce İsrail Ulusal Güvenlik Kurulu Başkanı Meir Ben Shabat'ın Moskova'da Rus muhatabı ile görüşmesi, Lapid'in ziyaret ve görüşme programının bir günü aşması, görüşme sonrası ortak basın toplantısında tarafların verdiği mesajlar ve bir ay sonra Başkan Putin ile Başbakan Bennet zirvesinin planlanması göz önüne alındığında; iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönemin başlatılması ve geliştirilmesi konusunda bir irade olduğu anlaşılmaktadır. Bu iradenin oluşmasına katkı sağlayan unsurlar, bölgesel ve küresel bağlamda meydana gelen kritik gelişmelerdir. Taraflar bu gelişmeler ışığında karşı tarafın niyet ve maksadını öğrenmek, bilgi alışverişi ve istihbarat paylaşımı yapmak, kendi çıkarları açısından hayati öneme sahip konularda muhatabına gerekli mesajları vermek ve işbirliğinin geliştirilebileceği alanları ortaya çıkarmak için alt seviyedeki ziyaretleri gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır.
Her iki tarafın ortak özelliğinin çok güçlü bir istihbarat kapasitesine, bölgesel ve küresel analiz ve değerlendirme yapma yeteneğine ve çok yönlü ilişkiler geliştirebilme becerisine sahip olmasıdır. Bu dikkate alındığında, görüşülen konuların sadece basın toplantısında vurgulanan konularla sınırlı olmadığı ve geniş kapsamlı olduğu çok açıktır.
Yeni dönemde iki ülke ilişkilerinin geliştirileceği alanlara yönelik somut adımların neler olacağı konusu ve bu konulara ilişkin mutabakatın aranacağı ve/veya sağlanacağı zaman ve mekân Başkan Putin ve Başbakan Bennet arasında bir ay kadar sonra Moskova'da yapılacak zirvedir. Bu zirve İsrail için, Rusya için olduğundan daha önemlidir. İki ülke ilişkileri bağlamında İsrail'in önceliği hayati çıkar (nükleer İran konusu ve Filistin konusu) temelinde olduğu halde, Rusya'nın önceliği hayati çıkar seviyesinde değildir. ABD etkisinin bölgede gittikçe zayıflaması nedeniyle, Rusya'nın eli İsrail'e göre daha kuvvetlidir. Bununla birlikte, iki ülkenin çıkarlarının örtüştüğü alanlar ve konular mevcuttur. Her iki ülke bölgede İran ve Türkiye ile rekabet etmektedir. Bu konuda Rusya'nın İsrail'den farkı Türkiye ve İran ile birçok alanda hem işbirliği yapması hem rekabet etmesidir.
Rusya ve İsrail'in yeni dönemde işbirliğini geliştirebilecekleri alanların; Suriye, Irak ve Libya arenaları olacağı anlaşılmaktadır. İsrail ve Fransa tarafından Türkiye ve İran'ın bölgedeki varlığını ve etkisini aşamalı olarak sınırlandırmak ve yok etmek gayesiyle; Arap ülkelerinin Mısır öncülüğünde siyasi ve ekonomik işbirliğine yönlendirilmesi ve bölgedeki sorunların çözümüne yönelik aktif katılıma teşvik edilmeleri (birkaç hafta önce Bağdat 'ta yapılan toplantı), Rusya'nın bölgedeki çıkarları (özellikle Suriye'de bir siyasi çözümü kolaylaştırıcı faktörler) açısından ne kadar faydalıdır, sorusunun cevabı önemlidir. Suriye'de bir siyasi çözüme ulaşılması bağlamında; İsrail'in ABD'yi Rusya'ya doğru yakınlaştırma potansiyeli ile Rusya'nın da İran ve PKK/YPG konusunda İsrail'in çıkarları doğrultusunda esneklik gösterme potansiyeli üzerinde durulması gerektiği değerlendirilmektedir.
Bunun dışında yeni dönemde her iki ülkenin BM platformlarında belirlenmiş konular (muhtemelen Türkiye, KKTC ve İran aleyhindeki kararlar, Hamas ve Hizbullah örgütleri aleyhindeki kararlar)da birbirini örtülü olarak destekleyebilecekleri ve kendi deyimleriyle " İslami terörizm" ile mücadelede işbirliğine önem verecekleri değerlendirilmektedir.
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya