Statejik Düşünce Enstitüsü'nde "Küresel Gıda Güvenliği ve Belarus'un Rolü" başlıklı konferans düzenlendi. Konferansın konuşmacısı Belarus Ankara Büyükelçisi Victor Rybak konu hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Batılı ülkelerin savaştan yararlandıklarını ve savaşın bitmesini değil devam etmesini istediklerini anlatarak, tahıl sıkıntısının ve fiyatların artmasının Batılı ülkelerin tek taraflı haksız yaptırımlardan kaynaklandığını dile getiren Rybak, zirai gübre üretimi ve arzının da Batılı ülkelerce manipüle edildiğini söyledi.
Victor Rybak konuşmasının tamamında ise şu ifadelere yer verdi:
"Yaptırım, bir hukuk kuralına aykırı davranılması sonucu meydana gelen zararın ortadan kaldırılmasını hedefler. Amacı huzur ve barış ortamını sağlayarak, sosyal düzenin uyum içinde tekrar devam ettirilmesini temin etmektir. Ancak günümüzde uluslararası alanda uygulanan yaptırımlar göz önüne alındığında, bu kuralın daha çok yaptırım uygulanan ülkedeki savaşa katılmayan sivil halka zarar verdiğini ve birtakım ülkelere gereğinden fazla avantaj sağlamak maksatlı uygulandığını görüyoruz. Hatta daha da ileri giderek, tüm dünyada insanlığın geleceğine yönelik bir tehlike yarattığına şahit oluyoruz.
Daha önceki yaptırımlarda olduğu gibi, 24 Şubat 2022 tarihinden itibaren Rusya, dünyanın en fazla yaptırımlara maruz kalan ülkesi oldu. Ancak bu durum Rusya yanında tüm dünyayı etkiledi. Avrupa jeopolitiğinde rekabet gerilimi tırmanırken, ABD eski Başkanı Trump, daha 2018 yılında yaptığı açıklamalarında, Avrupa ülkelerinin Rus gazı almalarına ve savunma harcamalarını düşük tutmalarına karşı çıkıyordu. Nitekim yaptırımların uygulanmaya başlamasıyla Avrupa ülkeleri ile Rusya ve Çin arasındaki gelişen ekonomik ilişkiler azalmaya başladı. Avrupa ülkelerinin savunma harcamaları yanında, ABD’nin bu ülkelere silah satışları belirgin ölçüde arttı. Bunun yanında Avrupa ülkeleri ihtiyaç duydukları enerji ihtiyacını ABD dahil başka kaynaklardan ve doğal olarak daha fazla bir fiyata, sağlamaya başladılar. Nitekim doğalgaz fiyatlarının geçen yılın ağustos ayında tarihin en yüksek seviyesini görmesinin ardından, bu yılın ağustos ayında Hollanda Merkezli sanal doğal gaz ticaret noktasının, eylül vadeli kontratlarında megavat saat başına gaz fiyatları bir gün içinde %24’e yakın artmış ve 39 euroya kadar yükselmiştir. Bu fiyat ekim ayı kontratlarında 41,5 dolar. Bütün bu olup bitenlerin, Avrupa başta olmak üzere, tüm dünyada bir etkisinin olacağı muhakkak.
Ancak tüm dünyayı etkileyecek asıl krizin gıda arzındaki güvenlik noktasında ortaya çıkacağı kesin gözüküyor.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından geçen yıl yayınlanan verilerde, Rusya ve Ukrayna’nın dünya ayçiçek üretiminin yarısını, buğday ve arpa üretiminin %30’dan fazlasını, mısır üretimin ise %20’sini karşıladığı belirtilerek, gerginliğin tarımsal üretimin sekteye uğramasına ve gıda krizine yol açacağı gerçeği açıkça ortaya konulmuştu. Bu bağlamda Dünya Bankası raporlarında da buğday fiyatlarının %40’tan fazla artmasının ve tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmasının beklenildiği ifade edilmişti. Bu rakamların daha fazla artması olasılığı da tahminler dahilinde. Nitekim Afrika kıtasında 25’ten fazla ülke, buğday için Rusya ve Ukrayna’ya bağımlı ve Afrika Kalkınma Bankası Başkanı Akinwumi Adesina, halihazırda Afrika kıtasındaki buğday fiyatlarının %60 oranında artış gösterdiğini açıkladı.
Yaptırımlarda öncü rolü oynayan ABD’li yetkililer de bu durumu iyi biliyor. Geçtiğimiz aylarda ABD Tarım Bakanlığı tarafından hazırlanan raporda, bu durum ve 2024 yılına ilişkin beklentiler net olarak ortaya konuldu. Rapora göre; başta buğday ve mısır olmak üzere, küresel tahıl üretimine ilişkin tatmin edici olmayan bir tablo gözüküyor ve Çin, Ukrayna ve AB ülkelerinin buğday üretiminde önemli düşüşler kesin. Kısaca 2024 yılı için bir kriz söz konusu. Peki bu konuda bir şey yapılıyor mu? Hayır çünkü bu krizin bir de kazananları mevcut ve her şey onların istediği gibi gidiyor gözüküyor.
Asıl üzerinde durulması gereken ve ilginç olan husus ise tarımsal gübre yaptırımları konusunda ortaya çıkıyor.
Gübre, tarımda verimliliği artırmak ve dünyadaki insanlara yetecek ürün yetiştirmek için elzem bir madde. Yaptırımlardan en fazla etkilenen ürünlerden birisi de “gübre”. Nitekim daha yaptırımların başında gübre fiyatlarında %300’ü aşan bir artış görüldü. Geçen seneye göre fiyatlarda 7 kata varan artışlar mevcut. Şüphesiz bu durum gıda fiyatlarındaki artışın da ana nedenlerinden birisi. Çünkü gübrenin önemli bir kısmında doğal gaz hammadde olarak kullanılıyor. Doğal gaz fiyatlarındaki artış, özellikle Avrupa olmak üzere tüm dünyada gübre üretimini olumsuz yönde etkiledi. Bir de gübrenin pahalı olması ve gübreyi istediği fiyata alamamak, üretilen ürünlerin azalmasına da yol açıyor. Gübre üretimindeki düşüş ve fiyatlardaki artış AB tarım bakanlarının gündemindeki yerini koruyor. Aynı husus birkaç ülke hariç tüm dünya için de geçerli. Dünya nüfusunun neredeyse 1/3’ü gerekli gıdaya ulaşmakta sıkıntı çekiyor ve BM raporları dünyada her geçen gün kötü beslenen ve açlık çeken sayısının arttığı konusunda uyarılar mevcut. Latin Amerika ve Afrika ülkeleri de bundan en fazla etkilenen ülkeler arasında ve tedbir alınmadığı takdirde gıda krizi kesin gibi.
Mevcut sistemin bozulmasından sonra, yani kapanan bir gübre fabrikasının ve buna ait tesislerin tekrar faal duruma getirilmesi yıllar sürüyor. 2010’lu yıllarda, dünyanın en fazla üretim yapan 10 gübre fabrikası şu şekildeydi: 1. PotashCorp (Kanada), 2 Uralkali (Rusya), Belaruskalı (Belarus), Yara (Norveç), OCP (Fas), CF Industries (ABD), Israel Chemicals (İsrail), Agrium (Kanada), K+S (Germany). Diğer taraftan yaptırımlar öncesi Rusya, 9 milyon tonu aşan ihracatıyla, dünyanın en fazla gübre üreten ülkesiydi. Yine Rusya, Belarus ile birlikte dünya piyasasının en büyük gübre tedarikçisi durumundaydı. Kanada ve ABD ise bunların ardından geliyordu. Özellikle mi planlandı bilinmez ama yaptırımlar nedeniyle Rusya ve Belarus geriye itilirken, daha gerideki ülkeler, fiyat artışları ve elde ettikleri sonuçlardan herhalde memnunlardır. Ancak gerçek şu ki bütün dünya bir gıda krizini giderek daha fazla hissederken, sırf bir azınlığın daha mutlu yaşaması uğruna böyle bir durumu yaratmak veya seyirci kalmak hiç de etik olmasa gerek.
Daha adil ve güvenli bir gelecek için, tüm dünyanın, giderek daha fazla hissedilen krizleri önleme yönünde daha aktif bir tutum takınması ve yaptırımlar oluşturulurken; sivilleri, kadınları, çocukları ve krizden sorumlu olmayanları etkileyecek alanların kapsam dışı tutulması konusunda hassas davranması gerekmektedir."
“Batılı ülkeler Ukrayna savaşını bitirmek istemiyorlar, ateşe benzin döküyorlar”
Soru cevap kısmında ise şu ifadelere yer verildi:
Neden potasyum gübresinin arzının azaltılması yönünde bir gayret var? İnsanların aç kalması uğruna sadece bu iki ülkeyi cezalandırmak mı? Sorusu üzerine Büyükelçi Victor RYBAK şunları söyledi: Birinci sebep siyasidir. İlk olarak siyasi nedenlerden dolayı batı ülkelerinin Belarus’a bir baskı uygulayarak, bununla Belarus’un kendine özgü bir siyaset yapmaması veya kendi uyguladığı politikayı izlememesi için yapıldı.
İkinci sebebi ekonomiktir. Bu maalesef doğru olmayan bir rekabet. Her savaştan sonra bazı ülkelerin yani kazanan ülkelerinin diğer alanları tekrar yapılandırma hedefi vardır. Rusya ile Belarus potasyum gübresinin küresel piyasada %40’ını üretmektedir ve bu %40’ı kesmek yönünde yapılan yaptırımlar veya yasaklar tek taraflıdır. Meşru değildir.
Böylece batılı ülkeler doğru olmayan rekabeti göz önünde bulundurarak kendi şirketleri açısından bir gelir getirmesini bekliyorlar. Gübrenin fiyatı tabii ki yükseliyor. İhtiyaç duyulan miktarı tamamen karşılamak neredeyse imkânsız. Yaptırım uygulanan ülkeler maalesef piyasaya çıkamıyor. Fakat batılı ülkeler piyasaya daha az miktarda gübre sürerek daha fazla para kazanıyorlar. Amerika’nın veya batılı ülkelerin Asya, Latin Amerika ve Afrika ülkelerinin durumundan endişe ettiği aslında bir güzel bir masaldır.
Ne konuştuğumu biliyorum. Çünkü ben Afrika ülkelerinin büyükelçileriyle görüşüyorum. Sadece bir örnek vermek istiyorum. Bununla bağlantılı olabilir. Şöyle, Almanya bir kahve ülkesi değildir. Yani Almanya’da kahve yok. Ama kahveyi Almanya’da paketleyerek kahveden, tüm Afrika ülkelerinin kahve satışından daha fazla para kazanıyor. Farklı bir örnek vermek istiyorum ve tabii doğru mu değil mi diye bakmak istiyorsanız Türkiye’de de bunu görebilirsiniz. Şöyle ki: En ünlü markaların gıda ürünleri; Nestle ve diğerleri... Rusya’nın kontrol birimleri, bu firmaların ürünlerini hem Avrupa marketlerinden aldı ve hem de kendi ülkesindeki (Rusya) marketlerin raflarından aldı ve ikisini de laboratuvarda inceledi. Bakın her ürünün arkasında ‘’içindekiler’’ yazılıdır. Ve bu “içindekiler” hem Avrupa’dan alınan ürünlerde hem de Rusya’dan alınan ürünlerle tıpatıp aynı. Ancak laboratuvar sonuçlarına göre maalesef Avrupa’dan alınan ürünler, Rusya’dan alınan ürünlerden çok çok daha kaliteli çıktı.
Bakınız; Avrupa’nın en yüksek diplomatı olan Joseph Borrell’in (Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi) bir konuşmasında Avrupa ülkelerine veya batılı ülkelere “güzel çiçek açan bahçeler” demesi. Doğu ülkeleri de “vahşi orman (jungle)” olarak adlandırması ve Joseph Borrell’in dediğine göre, vahşi ormandaki (Doğulu) insanlar her zaman çiçek açan bahçeye (Batıya) girmek istiyorlar. Ama hem Belarus hem Türkiye vahşi bir orman ülkesi değildir. Batılı ülkeler diğer ülkelere böyle çok yüksekten bakmaktalar.
Şimdi Ukrayna’daki savaşta batılı ülkeler yani yaklaşık 50 ülke Rusya’ya karşı Ukrayna topraklarında güya savaş vermektedir. Aslında batıda hiç kimsenin umurunda değil. Rusya’nın ve Ukrayna’nın iki Slav ülkenin insanlarının ölüyor olması Batının hiç umurunda değil.
Bakın size bir soru soracağım. Sadece Belarus ve Türkiye diplomatik bir şekilde Ukrayna’daki var olan savaşı çözmeye çalışıyorlar. Ortak bir yol bulmaya çalışıyorlar. Neden aynı şeyi batılı ülkeler yapmıyorlar? Ukrayna’da var olan savaş aslında hiç de olmayabilirdi.
Bakın 2015 Şubat ayında Minsk’te bir Minsk antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre güney ve güneydoğu bölgelerinde barış sağlayan maddeler vardı. Bu antlaşmanın maddeleri özel bir protokolle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından (BMGK) onaylanmış durumda. Bakın imzalayan tarafları sizi söyleyeceğim. Almanya eski Cumhurbaşkanı Angela Merkel, Fransa eski Cumhurbaşkanı François Hollande ve tabii ki Ukrayna’nın Cumhurbaşkanı (eski) Petro Poroşenko. Ama geçen senenin sonunda yani 2022 Aralık ayında hem Merkel tarafından hem Hollande tarafından hem de Poroşenko tarafından ortak bir açıklama yapıldı.
Minsk Antlaşmasına kimin uyacağı mühim değildi. Aslında o zaman asıl sebep, biraz zaman kazanılması ve Ukrayna ordusunun daha fazla güçlendirilmesiydi. Bakın tekrar hatırlatmak istiyorum ve bu noktaya dikkat çekmek istiyorum. BMGK bu antlaşmaya onay verdi ve yürürlüğe soktu. Bakın yaptırımların her zaman yasal olmasının bir yolu var. Bu yasal yol aslında BMGK tarafından bir onayla yapılabilir. Batılı ülkeler niçin tek taraflı olarak Belarus, Rusya ve hatta Türkiye’ye böyle yaptırımlar uyguluyorlar? Diğer ülkeler neden bu yaptırımları uygulamak zorundalar? BMGK tarafından imzalanmayan, onay verilmeyen yaptırımlar neden uygulanıyor? Yani bu bir Vahşi Orman Kanunu maalesef. “Çiçek açan bahçede” vahşi orman kanunu uyguluyorlar maalesef. Bunları göz önünde bulundurarak kendi kendinize cevap verin. Çiçek açan bahçe kimdir ve nerededir, vahşi orman kimdir ve nerededir.
Şunu söylemek istiyorum. Hepimiz insanız ve hepimiz aynı hamurdan yaratıldık. Biz birbirimize saygı duymalıyız her zaman ve her fırsatta. Bakın Ukrayna’da savaş başladığı andan itibaren Belarus’ta üç barışçıl toplantı düzenlendi Rus ve Ukraynalı yetkililer arasında.
Dördüncü toplantı ise İstanbul’da gerçekleşti Ukrayna ve Rus heyetleri arasında. Dördüncü toplantıdan önce Antalya Diplomatik Forum’da Ukrayna ve Rusya Federasyonu’nun Dışişleri Bakanlarının görüşmesi yapıldı ve bildiğiniz üzere sonra İstanbul’da bir bildiri imzalandı. Yalnız bazıları bu konuda açık sözler sarf ettiler, bazıları da susuyorlar. Bu bildiriye göre, aslında Ukrayna’nın tarafsızlığı korunuyor. Tabii ki de eğer bu belge ciddiye alınsaydı savaş bitmiş olurdu.
Yalnız maalesef batılı ülkeler bu savaşı bitirmek istemiyorlar. Batılı ülkeler zaten olan bir ateşe yağ döküyorlar ki durum daha da ciddileşiyor ve böylece, bunun sayesinde Ukrayna’ya askeri malzemeleri satıyorlar.
Victor RYBAK (Çevirmen): Tüm potasyum Rusya limanından geçiyor. Biz eskiden 10-12 milyon ton ihraç ederken bu sene büyük ihtimalle 8 milyon ton ihracat edebiliriz.
Tabii ki imkanlarımızı zorlayarak, ihtiyaç duyan ülkelere yine de tedarik ediyoruz. “Batı şu anda ne yapıyor” derseniz, batı şu anda kendi ayağına sıkıyor. Zaman kim haklı kim haksız olduğunu gösterecektir.
İkinci Dünya Savaşı başladığında Sovyetler Birliği ve Almanya arasında “savaşmama antlaşması” vardı. Ama Hitler savaşı başlattı. Ama Sovyetler Birliği kazandı. Çünkü halk bizim tarafımızdaydı. Peki şu anda ne görüyoruz? Kanada Parlamentosunda milletvekilleri, SS askerlerini ayağa kalkarak alkışlıyorlar maalesef. Ayağa kalkıp alkışlamak ne demek? Demek ki çok büyük bir saygı duyuyorlar. Savaş suçlularına maalesef Kanada sahip çıktı.
İkinci Dünya Savaşında Sovyet Birliği’nin halkı 27 milyon kişiyi kaybetti. Onlardan 3 milyon kişi Belarus’lu. O zamanki Belarus nüfusunun %30’u maalesef hayatını kaybetti. Belarus için barış kesinlikle bir değerdir. Bizi agresif bir halle suçlamak istiyorlar. Bakın Polonya sınırında, Polonya askerlerinin ve NATO askerlerinin sayısını mutlaka hesaplayabilirsiniz ki hesaplayın. Aynı zamanda Belarus’un sınırlarında ilk olarak askeri güçleri var mı yok mu diye bakıp Belarus’un asker sayısının ne kadar olduğunu hesaplayabilirsiniz.
Büyükelçi Victor RYBAK bazı sorulara cevaben şunları anlattı: Ukrayna’lı insanları hem savaştan önce kabul ediyorduk hem savaşta kabul ediyoruz ve bakın Donbass’taki çocukları, ailelerin rızaları ile çocukları Belarus’a kabul ediyoruz.
Bir sene önce medyada okuduklarınız ile şimdi okuduklarınız farklıdır. Savaş bittiğinde ne olacak? Siz batıda yazılan makaleleri okuyun. Savaş başladığında ne yazıyorlardı, şu anda aynı medya ne yazıyor bir bakın...
Hindistan’da yapılan G20 Zirvesinde üye ülkelerin ne konuştuklarını ne karar aldıklarını okumanızı tavsiye ederim. Küresel Güney ülkelerinin söylediklerini araştırabilirsiniz. “Biz şimdi ve sonrasında eskisi gibi yaşamak istemiyoruz” diyorlar. Bu sefer Küresel Güney ülkelerinin seslerinin çok daha fazla çıktığını herkes biliyor. Sonuçları dikkatlice okumanızı rica ederim. Dünyada şu anda birçok savaş gerçekleşiyor. Ama her savaşa insani bakımdan bakılmasını tavsiye ediyorum.
ABD üst düzey yetkilisinin sözleri var, “Rusya çok fazla doğal kaynaklarla zengindir ki bu hiç adil değil” diye. Tabii ki de bazıları bunun kendisinde olmasını istiyor ve tabii ki de şöyle askeri güçlerine daha da yön vermek, güçlendirmek istiyor.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kitabı var. ‘Daha Adil Bir Dünya Mümkün’ diye. Bizim aslında sizinle beraber bir hedefimiz var. Gözlerimizi açık tutmak. Kesinlikle, siyasi olarak kör olmamalıyız. Bize “vahşi orman” demesinler.
Avrupa Türkiye’ye her zaman sadece bir söz veriyor ama uygulamıyor. Siz büyük, güçlü ve bağımsız bir ülke olduğunuz için Avrupa’ya sizi almak istemiyorlar. Avrupa Birliği'ne manipüle edilen ülkeler lazım.
Ama Belarus hiçbir zaman Avrupa Birliği üyesi olmak istemiyor. Zaman gösterecek. Allah sabredenleri sever. Biz kesinlikle başkasına savaş açmak istemiyoruz. Beraberce, tüm güçler, imkanlar kullanılarak Ukrayna’daki savaşın durdurulması lazım.