Sinan TAVUKCU
Tüm YazılarıThe Eurasian Times’ta 28 Ağustos günü yayınlanan “Türkiye İçin Osmanlı Günleri Geri mi Dönüyor? Ankara, Savunma Sanayisi Sayesinde İslam Dünyasında Büyük Etkisini Yeniden Kazanıyor” başlıklı makale oldukça dikkat çekti.
Yazının alt başlığında Pakistan’ın şimdilerde Mürid Hava Üssü'nü Türk İHA’larına açmaya hazırlandığından bahsedildikten sonra “NATO'da dışlanmış bir statüye sahip olmasına rağmen Türkiye, İslam ülkelerinin önemli bir silah tedarikçisi haline gelerek Osmanlı günlerinin etkisini yeniden kazanıyor.” vurgusu ile Türk savunma sanayisinin, ulus devlet savunma-güvenlik ihtiyacının çok ötesinde bir vizyon ve misyona sahip olduğuna işaret ediliyor.
İslam ülkelerinin Türk savunma sanayi ürünlerine olan ilgisi yazıda şöyle anlatılıyor;
“İslam ülkeleri açık bir şekilde Amerikan savunma ithalatından Türk platformu lehine vazgeçiyor. Kara platformları, Türk savunma sanayisinin en büyük teknolojik ihracat kategorisi olup, bunu askeri uçak, silah ve mühimmat satışları takip etmektedir. Benzer şekilde Türkiye, İngiltere'nin bomba rafı teknolojisinin desteğiyle inşa edilen Bayraktar TB-2 başta olmak üzere, silahlı insansız hava araçları alanında uluslararası pazarda kendisini önemli bir oyuncu olarak konumlandırdı.
Son zamanlarda Pakistan, Endonezya, Malezya, Azerbaycan, Maldivler ve hatta Suudi Arabistan silah tedariki konusunda ağırlıklı olarak Ankara'ya yöneldi. Türkiye savunma ihracatı pazarında kendine bir yer edindi.”
Yazıda, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) 2024'te yayınladığı bir rapordan bahsediliyor. Rapor, Türkiye'nin silah ihracatının son dört yılda yüzde 106 arttığını ve bu durumun onu dünya çapında en büyük 11'inci silah ihracatçısı haline getirdiğini gösteriyor.
Rapora göre, Türkiye'nin silah ihracatı 2014-2018'den 2019-2023'e yüzde 106 artarken, aynı dönemde küresel silah ihracatındaki payı yüzde 1,6 oldu. SIPRI'nin belgelediği gibi bu, onu silah ihraç eden 66 ülke arasında dünyanın en büyük 11'inci ihracatçısı yapıyor.
2019-23 döneminde Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye'den en fazla silah ithal eden ülke olurken, Türkiye'nin silah ihracatının yüzde 15'ini gerçekleştiren Birleşik Arap Emirlikleri'ni, yüzde 13 ile Katar ve yüzde 11 ile Pakistan takip etti.
Türkiye, uçaklar, zırhlı araçlar, gemiler ve füzeler de dahil olmak üzere 230 çeşit ürünü farklı coğrafyalarda 185 ülkeye ihraç ediyor. Türkiye’nin savunma sanayisinin gücü, NATO standartlarına uygun, son teknolojiye sahip yerli ürünleri normal piyasa fiyatlarına göre daha ucuza sunması, teknoloji transferi ve yerli üretim seçeneklerinden kaynaklanıyor.
Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) 2023 Yılı Faaliyet Raporu’na göre 2023 yılı savunma ve havacılık ihracatı geçtiğimiz yıla oranla %27’lik artış göstererek 5,55 milyar dolar olarak gerçekleşmiş, savunma sanayindeki yerlilik oranı %80’lere yükselmiş durumda. Her geçen yıl, yeni yüksek teknolojilerle dayalı sürpriz silahlar üreten, klasik savaş stratejilerini değiştiren ve çığır açan projelerle Türk savunma sanayi bütün dünyanın dikkatle izlediği saygın konuma sahip bir endüstriye dönüşmüştür.
Elbette ki büyük silah sanayi yatırımları yerel-ulusal ihtiyaçlar ölçeğinde planlanmaz. Yürütülmesi ve geliştirilmesi için çok daha büyük pazarlara, ortaklıklara ihtiyaç duyar.
Türk savunma sanayisinin ortakları
The Eurasian Times’ta yayınlanan yazıda, Türkiye’nin savunma sanayi ortakları olarak Pakistan, Endonezya, Malezya, Azerbaycan, Suudi Arabistan, Maldivler’den bahsedilmiş olmakla birlikte ortaklar bunlarla sınırlı değil.
Katar, BAE, Kuveyt, Mısır, Irak, Türk Devletler Teşkilatı üyesi ülkeler de Türk savunma sanayi ürünleriyle ilgilenen, savunma sanayiine ortak olmak isteyen önde gelen ülkeler arasındalar.
Elbette ki ilgililer sadece bunlardan ibaret değil… Afrika pazarında da Türk savunma sanayii parlayan yıldız olarak değerlendiriliyor. Sömürgeci geçmişi olmaması, politik dayatmalar ve şantaj yapmaması Afrika devletlerinin Türkiye’ye yönelişlerinin temel sebebi. Üstelik, rakip Batılı firmalar silah satışını artırmak için Afrika’da binlerce insanın ölümüne yol açan savaş ve iç çatışmaları körüklerken Türkiye, kıtada barışı ve çatışan tarafları uzlaştırmayı esas alan bir politika izliyor.
Türkiye ile bahse konu ülkeler arasındaki savunma sanayi ürünleri ihracatına ilişkin ilişkiler alım-satıma dayalı normal ticari ilişkiler değildir. Hiçbir devlet, ileride ambargosuna maruz kalacağı bir devletle silah ticareti ilişkisine girmek istememektedir. Zira pek çok ülke, silah satın aldığı devletlerin politik dayatmalarına razı olmadığı için maruz kaldığı ambargolar sebebiyle, aldığı silahların yedek parçasını temin edememiş, bakım-onarımını yapamamış bu yüzden silahları ambarlarda çürüyerek güvenlik sağlama amacıyla harcadığı kaynaklar boşa gitmiştir.
Bunu en acı şekilde Türkiye yaşamıştır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sebebiyle, ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler tarafından Türkiye'ye uygulanan silah ambargosu milli silah sanayiinin gerekliliğini ciddi şekilde hissettirmiştir. 1980'lerden itibaren milli ve dışa bağımlı olmayan bir alt yapının oluşturulması, yüksek teknolojiye dayalı milli bir savunma sanayi kurulması çabasına girilmiştir. Bugünkü başarılar, yaşanan acılardan çıkarılan derslerin sonucudur.
Müttefiklerimizin yaptırımı sonrada devam etmiştir. Türkiye’nin, hava sahasına yönelik tehditlere karşı kullanmak üzere ABD’den talep ettiği Patriot füze savunma sisteminin verilmemesi üzerine güvenlik açığını gidermek üzere 2017 yılında Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alması, NATO müttefiki ABD tarafından “Amerika Düşmanlarına Yaptırımlarla Mücadele Yasası (CAATSA)” kapsamında ambargo uygulanarak cezalandırılmıştır.
Türkiye’nin yaşadığı sıkıntıların benzerlerini yaşayan ve sömürgeci Batının hegemonyasından kurtulmak isteyen devletler, silah tedariki konusunda güvenilir alternatiflerin arayışı içerisindedir. Dünyanın yeniden yapılandığı, çok kutuplu bir dünya beklentisinin yükseldiği bir dönemde devletler saflarını, ittifaklarını yeniden belirlemek, silah tedarikini de yeni düzen içindeki müttefiklerinden tedarik etmek durumundadırlar.
İşte bu dönemde Türkiye, geliştirdiği uçak, İHA-SİHA, gemi, denizaltı, tank, füze sistemleri, mühimmatlar ve diğer savunma sanayi ürünleri ile en önemli tedarik alternatiflerden birisi haline gelmiştir. Aralarında tarihi, dini bağlar bulunan, dünyaya benzer pencereden bakan, yıllarca Batının sömürgesi altında yaşamaya mecbur bırakılmış 2 milyarlık nüfusa sahip İslam ülkeleri için Türkiye en önemli silah tedarikçisi olarak öne çıkmıştır.
Bir kısım İslam ülkelerinin Türkiye ile olan ilişkilerinin, satıcı-müşteri ilişkisinin ötesine geçtiği, büyük hedefleri olan savunma sanayi ortaklığına dönüştüğü görülmektedir.
Benim aldığım izlenimler ve araştırmalarımdan vardığım sonuca göre; Pakistan, Endonezya, Malezya, Azerbaycan, Suudi Arabistan, BAE, Katar, Kuveyt, Mısır, Irak, Türk Devletler Teşkilatı üyesi ülkelerin de içinde yer alacağı 300 milyar doları bulacak sermaye ortaklıkları ile küresel savunma sanayine yönelik büyük hedeflerin var olduğunu, bu ortaklıkların yeni bir savunma işbirliğinin/ittifakının hazırlayıcısı olduğunu düşünüyorum.
Bu büyük hedef, ortak tehdit algısına ve bununla mücadele etme iradesine dayanan, ortak savunma-güvenlik araçları geliştirilmesini ve kullanımını, eğitimini ve tatbikatlarını kapsayan askeri ve siyasi ittifakların doğumuna yol açacaktır.
Sömürgeci batının çıkarlarını kollamak üzere kurduğu “kurallara dayalı düzen(!)” ve kurumları artık ahlaken çökmüş, diğer ülkeler nazarında bir itibarı kalmamıştır. Dünyanın mazlum halklarına tehdit de bu düzenin sahibi devletlerden gelmektedir. İşte, İsrail devletinin toprak işgalleri, Filistin halkına yaptığı soykırım, bu devletleri soykırım işbirlikçisi yapan silah yardımlarıyla gerçekleşmektedir.
Mazlum ve mağdur devletlerin kendi hukukunu korumak üzere dayanışacakları yeni dönemde, Türk Savunma Sanayi kurmakta olduğu ortaklıklarla, geliştirmeyi başardığı üstün silah teknolojileri ile sömürgecilere karşı caydırıcılığı sağlayarak müttefik devletlere güç ve güven verecek, küresel barışın sağlanmasında garantör rolü üstlenmesinin önünü açacaktır.
Bu site içeriğinin telif hakları Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne ait olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak alıntılar dışında önceden izin alınmaksızın hiçbir şekilde kullanılamaz ve yeniden yayımlanamaz. Bu sitede yer alan SDE'nin kurumsal bilgileri ile SDE Akademik Personeli'nin çalışmaları dışındaki diğer görüş ve değerlendirmeler, yalnızca yazarının düşüncelerini yansıtmaktadır; SDE'nin kurumsal görüşünü temsil etmemektedir.
Güncel Yazıları
Suriye’de Düşmekte Olan Diktatörlük ve Çökmekte Olan Şiaizm
06 Aralık 2024, Cum
Ukrayna Savaşının Körüklenmesi Trump’a Yönelik Küreselci Darbedir
21 Kasım 2024, Per
IKBY Seçimleri ve Bölgenin Geleceği
14 Kasım 2024, Per
Gazze Savaşı ABD Donanmasını da Vurdu -ABD Donanması “Yorgun”, Mürettebat “Tükenmişli..
12 Kasım 2024, Sal
Japonya’yı Erken Genel Seçim Sonrası Siyasi Kaos mu Bekliyor?
06 Kasım 2024, Çar
Netanyahu’nun “Nimet ve Lanet” Kavramları Üzerinden Ortadoğu’yu Dizayn Projesi..
11 Ekim 2024, Cum
ABD ve İngiltere Dış İstihbarat Başkanlarının Ortak Makalesine Yansıyan Ruh Hali: Yal..
10 Eylül 2024, Sal
İslam Dünyası’nda Yeni Bir Savunma Güvenlik Ekseni Doğuyor
03 Eylül 2024, Sal
Bangladeş Halk Ayaklanması Hint Kıtası’nda Dengeleri Değiştirecektir
06 Ağustos 2024, Sal
Soykırım İşbirlikçisi ABD Kongresi'nde Netanyahu’nun Boş Konuşması
25 Temmuz 2024, Per
İran Cumhurbaşkanlığı Seçimi İkinci Turunda Halkın Yönetime Olan Sürprizi
19 Temmuz 2024, Cum
NATO Bildirisi: Aslında Çok Kutupluluğa Meydan Okuma
13 Temmuz 2024, Cmt
Fransa’da Sol İktidar Avro Bölgesi'nin İstikrarını Bozar mı?
10 Temmuz 2024, Çar
Bolivya’da Bir Kez Daha Savuşturulan ABD Darbesi
27 Haziran 2024, Per
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Çin Ziyareti
05 Haziran 2024, Çar