Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Soykırım İşbirlikçisi ABD Kongresi'nde Netanyahu’nun Boş Konuşması

 

 Bu yazı 25.07.2024 tarihinde yayınlanmıştır.

 *Sinan Tavukcu/SDAV Başkanı

 

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Kongresi liderlerinin “Onur Konuğu” olarak davet ettiği Kongre oturumunda konuşma yapmak üzere 23 Haziran'da Washington’a geldi.

Netanyahu, bir gün önce geldiği şehirde, kaldığı otelde akşam ve gece saatlerinde protestolara maruz kaldı. Ertesi gün, binlerce Filistin destekçisi, sokaklara çıktı ve Beyaz Saray ile Kongre arasındaki ana güzergah olan Pennsylvania Caddesi'ni trafiğe kapattı. Protestocular “Katil Netanyahu”, “Katil İsrail”, “Özgür Filistin” sloganları atarken anti siyonist Yahudiler göstericiler arasında öne çıktı.

Binyamin Netanyahu, Kongre salonuna girerken Senato ve Temsilciler Meclisi üyeleri tarafından ayakta alkışlanarak karşılandı. Aralarında Kamala Haris’in de bulunduğu 50’den fazla Demokrat milletvekili oturuma katılmadı. Temsilciler Meclisi'nin Müslüman kadın üyesi Rashida Tlaib'in kefiye taktığı ve İsrail başbakanının konuşması sırasında 'Soykırım Suçlusu' yazılı döviz taşıdığı görüldü. 

Netanyahu’nun bildik konuşması

Netanyahu Kongre üyelerine 60 dakika süren bir konuşma yaptı. Her cümlesinin sonunda Kongre üyeleri ayağa kalkıp uzun uzun alkışladılar. Ortam, Kuzey Kore devlet başkanı Kim’in her sözünü çılgınca alkışlayan Kuzey Kore meclisine benziyordu. Öyle ki, Netanyahu bile “alkışlamayın, beni dinleyin” diye üyelerin alkışına müdahale etti. Bu sırada polis, dışarıdaki göstericilere göz yaşartıcı gaz ile müdahale edip çok sayıda göstericiyi gözaltına alıyordu.

Netanyahu’nun alkış tufanı arasında yaptığı konuşmada yeni hiçbir şey yoktu. Eskiden söylenmiş sözlerin derlemesiydi. Yalan, inkâr, kibir, hamâset ve hayal konuşmasının özünü oluşturuyordu.

İsrail’in Gazze'de sivilleri korumak için çok çaba sarf ettiğini, sivil ölümlerden Hamas'ın sorumlu olduğunu, Refah’ta hiç sivil ölmediğini, Gazze'de yeterince yiyecek alamayan Filistinliler varsa, bunun nedeninin İsrail'in bunu engellemesi değil, Hamas'ın bunları çalması olduğu yalanını yüzü kızarmadan söyledi. Halbuki konuştuğu sırada 39 bin Filistinli İsrail saldırılarında şehit olmuş, yaralananların sayısı ise 90 bini geçmişti.

Netanyahu konuşmasında ABD ve İsrail’e Ortadoğu'da tehdidin İran’dan geldiğini iddia etti ve bu tehdide karşı NATO benzeri bir güvenlik ittifakı kurulmasını önerdi. Bölgede ABD tetikçisi gibi hareket ettiklerini şu sözlerle vurguladı: “Ortadoğu'nun kalbinde, İran'ın karşısında duran gururlu bir Amerikan yanlısı demokrasi var, benim ülkem, İsrail Devleti!”

Bölgede İsrail ile ilişkilerini normalleştiren her ülkenin bu güvenlik ittifakına katılmaya davet edilmesi gerektiğini belirterek, "Zaferimizin ardından, bölgesel ortaklarımızın da yardımıyla, Gazze'nin askerden ve radikalizmden arındırılması güvenli bir gelecek, refah ve barış getirecektir” dedi. Arap ortaklarıyla birlikte çalışmaya devam edeceğini söyledi.

Hamas teslim olur, silahsızlanır ve tüm rehineleri geri verirse Gazze'deki savaşın yarın sona edebileceğini, ancak bunu yapmazlarsa İsrail’in Hamas'ın askeri kabiliyetlerini ve Gazze'deki yönetimini yok edene ve tüm rehineleri eve getirene kadar savaşacağı ve daha azına razı olmayacağını söyledi.

Amerika'nın İsrail'e yaptığı askeri yardıma da değinerek “Bize araçları daha hızlı verin, biz de işi daha hızlı bitirelim” sözleriyle katliama devam niyetini vurguladı.

Netanyahu, İsrail'in kendini savunmasına izin verilmemesi halinde bunun ABD ve diğerleri için sonuçları olacağını söyledi. Konuşmasında, "Uluslararası Ceza Mahkemesi İsrail'in elini kolunu bağlamaya ve kendimizi savunmamızı engellemeye çalıştı. Eğer İsrail'in eli kolu bağlanırsa, sırada Amerika var. Size sırada başka ne olduğunu söyleyeyim: Demokrasilerin terörle mücadele etme kabiliyeti tehlikeye girecek" dedi.

Netanyahu konuşması sırasında, ABD üniversitelerindeki ve dışarıdaki protestoculara "İran’ın kullanışlı aptalları" olarak hakaret etti. Göstericileri İran’ın destekleyip finanse ettiğini iddia etti.

Netanyahu İsrail'in her zaman ABD'nin 'vazgeçilmez' müttefiki ve 'sadık dostu' olarak kalacağını belirterek konuşmasında şu cümleleri kaydetti: “Teşekkürler Amerika. Desteğiniz ve dayanışmanız için teşekkür ederiz. İhtiyaç duyduğumuz anlarda İsrail'in yanında durduğunuz için teşekkür ederiz. Ortak medeniyetimizi birlikte savunacak, her iki ulus için de parlak bir geleceği güvence altına alacağız.”

Uluslararası hukuku umursamayan, halkların nefretini kazanmış, mazlum kanı dökmeye ve işgale dayalı ortak medeniyetlerinin parlak bir geleceği görünmüyorsa da Netanyahu Kongre üyelerine gaz veriyordu.

Kongre’nin daveti, zayıflayan Netanyahu’ya destek için bir PR çalışması

Yukarıda sırladığımız üzere Netanyahu’nun konuşmasında yeni hiç bir şey yoktur. Karşılanması ve konuşması sırasındaki abartılı alkışlamalar, hop hop ayağa kalkmalar tam bir PR çalışması olduğunu gösteriyor. Çoğunluğunun seçim kampanyası Yahudi lobiler tarafından finanse edilen ve yine bu çevrenin sahibi bulunduğu medya ile desteklenen senatör ve milletvekillerinin sadakatlerini sergilemek üzere hazır kıta Kongre salonunda bulundurulduğu görülüyordu.

ABD demokrasisi zaten para ve medya ile döndürülen bir çarktır. Bunu, birkaç gün önce başkan Joe Biden’a başkanlık seçimleri adaylığından çekilmesi ve yerine yardımcısı Kamala Haris’in aday yapılmasında bütün dünya gördü. İş dünyasının bağışları kesmesi ve medyanın baskısı ile Biden’ın nasıl başkanlıktan çekilmek zorunda bırakıldığına, yerine ABD halkı nazarında pek bir olumlu izi bulunmayan Kamala Haris’in aday yapılmasına ve 24 saat içerisinde 84 milyon dolar iş dünyasının bağış yaparak önünü açmasına hepimiz şahit olduk.

İsrail içerisinde muhalefet baskısıyla bunalmış Netanyahu’nun bütün dünyaya servis edilecek güçlü bir görüntüye ihtiyacı vardı. Savaş öncesinde yolsuzluk davaları ile başlayan Netanyahu’ya muhalefet gösterileri 7 Ekim Aksa Tufanı’ndan sonra daha da arttı. Hamas saldırılarını önceden haber alma ve önlemde yetersizlik, savaşta ordunun büyük kayıpları, Hamas karşısında ilan edilen hedeflere ulaşılamaması, Hamas’ın elindeki rehineleri kurtarma konusundaki hükümetin umursamazlıkları hem Binyamin Netanyahu’ya hem de savaş kabinesine güveni halk nazarında en alt noktaya indirmişti.

İsrail Demokrasi Enstitüsünün yürüttüğü araştırmalarda 2024 yılı başı anketi, İsrail vatandaşları arasında Binyamin Netanyahu başbakanlığındaki hükümete güvenin yüzde 23, Knesset(Meclis)'e olan güvenin ise yüzde 19 olduğunu ortaya koydu. Muhtemelen Temmuz ayında bu oran daha da düşmüştür.

İçeride vatandaşı arasında itibarı ve meşruiyeti kaybolan, Knesst’te ağır eleştirilere uğrayan Netanyahu moral bulmak ve güç devşirmek için Kongre’ye kendini davet ettirmiştir. Çünkü İsrail meclisinde, her cümlesinde keramet görüp kendisini ayakta alkışlayacak bir güruh bulunmadığı gibi aşırı sağcılarla yapılan koalisyon da her gün yeni bir çatırdama ile karşı karşıya.

Netanyahu’nun Kongre konuşması yapmasındaki ilk amaç bu olmalıdır.

Netanyahu’nun ABD ziyaretine İsrail içinden tepkiler

Aralarında eski ulusal güvenlik yetkilileri, akademisyenler ve iş adamları bulunan bir grup İsrailli, Başbakan Binyamin Netanyahu Washington’a gitmeden önce ABD Kongre liderlerine başbakanı şikâyet eden bir mektup kaleme aldılar. 23 Temmuz’da Kongre liderlerine ulaştırılan mektupta Netanyahu "varoluşsal bir tehdit" olarak nitelendiriliyor, hakkında rüşvet ve dolandırıcılıktan davalar bulunduğuna, siyasi hayatta kalmak için bencilce davrandığına ve Gazze'deki mevcut savaşta Hamas'ı yenememekten tek başına sorumlu olduğuna işaret ediliyordu.[i] Mektupta Netanyahu’nun marifetleri sıralanmıştı:

-Onlarca yıldır İsraillileri birbirine karşı kışkırttı

-Ulusal sosyal dokuya zarar verdi

-İsrail'in “savunma yeteneklerinde önemli ölçüde hasara yol açtı

-Ülkenin ekonomisini aşındırdı

-Uluslararası duruşunu mahvetti

- Askeri ve istihbari bütün yeteneklerini ifşa ederek hem İsrail'in hem de Amerika'nın ulusal güvenliğini tehdit etti.

Jerusalem Post gazetesinde yer alan bir habere göre, bu mektuptan önce 17 Temmuz’da da, İsrailli 500 akademisyen ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson'a gönderdikleri mektupta, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ABD Kongresi'ne davet edilmesinin ülkelerinin yanı sıra "özgür dünya için risk taşıyan tehlikeli bir siyasi ve diplomatik adım olduğunu" bildirerek davetin iptal edilmesi çağrısında bulunmuşlardı.[ii]

İsrail devleti, ordusu ve ekonomisi tükenmiştir

Netanyahu’nun Kongre konuşmasında bütün bir Ortadoğu’ya nizam vermeye kalkan üslubu hakikaten cürmünü aşan bir iddiadır. 7 Ekim’den bu yana Hamas tünellerine zarar veremeyen, lider kadrosunu ortadan kaldırmayı başaramayan, ABD ve İngiliz özel kuvvetleri ile birlikte düzenledikleri rehine kurtarma operasyonlarında tugay düzeyinde ağır kayıplar yaşayan, Gazze topraklarından bütün askerlerini çekmek zorunda kalan, özellikle tank ve personel taşıyıcı gibi zırhlı araçlarının çoğunu personeli ile birlikte kaybeden İsrail’in kazandığı bir zafer yoktur, aksine ciddi asker sıkıntıları vardır. İsrail kaynaklarına göre, 70 bin askeri ya bedensel engelle yada psikolojik travma sebebiyle hizmet dışı olmuştur. Asker bulamayan İDF, ultra Ortodoks Yahudileri askere almak için kanuni düzenleme yapmak zorunda kalmıştır. Cephanesi biten İsrail, ABD ve müttefiklerinden yardım gelmese savaşacak durumda değildir. Komuta kademesi ve askerler bu savaşı kazanacaklarına olan inançlarını kaybettiklerini sık sık dile getirmektedir.

Öte yandan İsrail ekonomisi çökmüş, 2024 Mart ayı itibariyle savaşın maliyeti 64 milyar doları geçmiştir.

İsrail sıkıştığında “İran tehlikesi” imdada yetişir

İsrail ve İran’ın birbirlerinin düşman ihtiyacını karşıladıkları, karşılıklı olarak Ortadoğu devletleri üzerinde nüfuz kurarken ABD-İsrail-iran’ın paslaştıkları yaygın bir kanaattir. Nitekim, Filistin’de işlediği soykırım sebebiyle uluslararası toplum tarafından hızla haydut devlet statüsünde görülmeye başlanan İsrail’in Gazze’yi gündemden düşürmek, Filistin halkına yönelik katliamlarını meşrulaştırmak, ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin İsrail’e silah satmalarını gerekçelendirmek için İran gibi (Hamas destekçisi ilan edilen) bir devletin saldırısına ihtiyacı vardı.

Nitekim, 1 Nisan’da İran’ın Şam konsolosluğunu bombalayan İsrail, İran’ı kendisine saldırması için tahrik ve tazyik etmişti. 13 Nisan Cumartesi günü İran’ın sınırlı/etkisiz mukabelesi ile düşman bir anda Filistin halkı olmaktan çıkıp İran haline geldi, mazlum ve mağduru oynama fırsatını yakalayan İsrail, kamuoyu baskısı ile kaybetmekten korktuğu Batı desteğini sağlamlaştırdı.

Kongre konuşmasında Netanyahu, Hamas’tan ziyade İran’ı öne çıkararak aynı senaryoyu tekrarlamak istemektedir. Hamas, 1967 BM kararıyla tanınan sınırlarına kavuşmak için işgalci statüsündeki İsrail ile mücadele eden bir direniş örgütü değil terörist olarak takdim edilmekte, devlet olma hakkı söz konusu dahi edilmemektedir. Ancak BM’de, Filistin’i üye olarak tanıyan devletlerin sayısı hızla artmaktadır.

Yeni bir Arap NATO’su kurmak hayaldir

ABD, 2015’ten bu yana Ortadoğu’da İran ortak düşmanlığı üzerine inşa edilen ABD-Körfez-İsrail savunma entegrasyon modeli (Arap NATO’su) kurmaya çalışmaktadır. Ne var ki, 2023 Mart ayından itibaren Çin arabuluculuğu ile Suudi Arabistan-İran’ın karşılıklı diplomatik misyonlarını açmalarıyla bu model işlevini kaybetmiş, 7 Ekim’den sonra tamamen çökmüştür. Abraham antlaşmaları yerle bir olmuş, ittifak arayışlarının ne kadar kırılgan bir zemine oturduğu ortaya çıkmıştır.[iii]

İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımdan sonra ne Abraham Anlaşmalarının sürdürülmesi ne de merkezinde İsrail’in olacağı bölgesel bir entegrasyonun hayata geçirilmesi mümkün değildir. Bu tam bir ham hayaldir.

Aslında Netanyahu da bunu iyi bilmektedir. Ama bir yandan İsrail devletinin yaşayacağına dair halkına güven vermek, diğer taraftan Müslüman devletler ve halklar arasında güvensizlik ve fitne derinleştirilmek istenmektedir. Netanyahu’nun konuşmasındaki Arap ortaklar vurgusu esas olarak buna hizmet etmektedir

Netice olarak; Netanyahu’nun tezahüratlar altında ABD Kongre salonunda konuşması boş bir hitabetten ibarettir. Hızla dibe vuran liderliğini sürdürmek için tertip edilen bir PR çalışmasıdır. Bir soykırımcının ABD kongresinde hüsnü kabul görmesi ve konuşma üslubu tabii olarak insanımızı ciddi şekilde rahatsız etmiştir. Ama unutulmamalıdır ki, Kasım ayında seçime giden ABD hakkında artık “Amerikan Bölünmüş Devletleri” tanımlanması yapılmakta, herkesin dilinde bir iç savaşın kaçınılmaz olduğu telaffuz edilmektedir.

El hâsılı dünya çok kutuplu bir yöne doğru gitmektedir ve bunu eski sömürgecilerin önleme kabiliyeti de bulunmamaktadır. Netanyahu yardım dilenmeye gittiği ABD’nin kendi derdine düşebileceğini de kafasına yazsa iyi olur.

Netanyahu’nun ABD kongresindeki konuşması belki bir süre Netanyahu’ya ve azılı gangaster ruhlu Yahudilere, insanlığını kaybetmiş ABD’li yöneticilere güç ve ilham verebilir. Ancak bu tarihi konuşma, demokrasinin beşiği diye övünülen ABD Kongresi, ABD’li yöneticileri için utanç vesilesi olacak, velhasıl ABD ve İsrail’in tarihine kara bir leke olarak geçerek dünya tarihindeki rezil yerini alacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Netenyahu ABD Kongresi’ne onur konuğu olarak davet edilmekle, burada yaptığı konuşma ile sadece İsrail ve Yahudiliğin, Siyonizmin cilalarını dökmemiştir, bu davetle ABD’nin de cilalarını dökmüş, asıl terör devletinin kim olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Dipnot

[i] https://www.yenisafak.com/dunya/israilin-onde-gelenlerinden-abdye-netanyahu-aleyhine-mektup-varolussal-bir-tehdit-4634663

[ii] https://www.yenisafak.com/dunya/israilli-500-akademisyenden-abdye-netanyahu-cagrisi-iptal-edin-4633516

[iii] ABD-Körfez-İsrail Savunma Entegrasyonu: İsrail için Boş Bir Hayal

https://www.sde.org.tr/sinan-tavukcu/genel/abd-korfez-israil-savunma-entegrasyonu-israil-icin-bos-bir-hayal-kose-yazisi-54667