Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Pasinler Zaferi ve Erzurum Bölgesinin Önemini Anlamak

Güray ALPAR
20 Eylül 2019 16:59
A-
A+

Erzurum ve civarı Türk tarihi açısından önemlidir.

Erzurum ve civarındaki bölge stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca birçok savaşa tanıklık etmiştir. Bu bölgeye gidenlerin, bunun kanıtı olan birçok tarihi eseri bir arada görmesi mümkündür. Tarihi Pasinler (Hasankale) kalesinin yakınlarında gerçekleşen Pasinler Savaşı ise buna en güzel örnektir. Türklerin Anadolu’ya daha milattan önce gerçekleşen göçlerle değişik zamanlarda geldiği biliniyor. Şüphesiz buna Erzurum ve çevresi de dâhildir. Zaten Bizanslılar da Erzurum’u, burayı yüzlerce yıl yöneten Hun Türklerinden MS 400’lü yılların başında almış ancak 638 yılında Erzurum Müslümanlardan tarafından tekrar ele geçirilmiştir.

Bizanslılar bile kendi yönetimlerinden memnun değildi.

751 yılında bölgeyi Müslümanlardan tekrar alan Bizanslılar, Gürcüler ve Ermeniler ve Abhazalar üzerinde dini baskı kurmuşlardı. Bizans halkı bile kendi yönetimlerinden memnun değildi ve bu nedenle Türklerin Anadolu’ya gelişlerini destekliyorlardı. Ermeni tarihçi Mattieu bu dönemi “Türkler geçtiği ülke halklarına bir baba gibi davranır. Hristiyan halka karşı kalpleri sevgi doludur.” diyerek anlatır.

Moğolların baskısı ile batıya doğru hareket eden Selçuklu Türkleri ise 1000’li yılların hemen başında Anadolu’ya gelmeye başlamıştı. Selçuklu Türkleri daha önce Müslüman olup bölgede Göveyhi Ordusu içinde Bizans’a karşı seferlere katılan Türklerden, bölgeyi tanımak için yardım alıyorlardı. Selçukluların bölgeyi tanıma maksatlı akınları 1048 yılına kadar devam etti.

1048 yılında Selçuklular artık akınlarını kalma ve yerleşme amaçlı yapmaya karar vermişti.

1048 yılında, Anadolu’da akınlar yapan Şehzade Hasan’ın, Büyük Zap Suyu civarında pusuya düşürülüp şehit edilmesinden sonra, Selçuklular devlet politikasını değiştirerek artık yerleşme amaçlı seferler yapmaya karar verdiler. Tuğrul Bey bu amaçla akrabaları olan Kutalmış ve İbrahim Yinal’ı görevlendirmişti.

Kutalmış ve İbrahim Yinal kimilerine göre 10.000, bazı kaynaklara göre ise 20.000 kişilik bir ordu ile Anadolu’ya girdiler ve Erzincan, Gümüşhane ve Trabzon bölgelerine kadar akınlar gerçekleştirdiler. Dönüşte ise Erzurum’un hemen yakınlarındaki “Erzen-i Türk” (Bugünkü Ilıcalar yakını) denilen bölgeyi aldılar. Bundan sonra bugünkü Erzurum ele geçirilinceye kadar Erzurum’un kalan bölümüne Erzen-i Rum diyeceklerdir.

Şehzade Hasan’ı şehit eden Bizans valileri Aoronios ve Kekaumenos’un korkuya kapılıp Bizans imparatorundan yardım istemesi üzerine Gürcü Liparit; Ermeni, Gürcü ve Aphazalardan oluşan bir kuvvetle yardıma gelmiş ve Pasinler’in 7 km. kadar kuzey doğusundaki Ügümü köyü civarında 50.000 kişilik bir kuvvet oluşmuştur.

Bir gecede koskoca imparatorluk ordusu darmadağın edilmiştir.

Bunu haber alan Selçuklu kuvvetleri, başka bir istikametten gitme seçenekleri olduğu halde, Bizans Ordusuyla savaşmak üzere 18 Eylül 1048 tarihinde Pasinler ovasına gelmiştir. Liparit kuvvetleri ortada, bu kuvvetlerin sağ ve sol kanatlarında ise Bizanslı generaller bulunuyordu. Günlerden cumartesi idi ve Prens Liparit inancı gereği o gün savaşmak istemiyordu. Selçuklu Ordusu kuvvet çoğunluğu ile daha zayıf gördükleri ortaya yoğunlaştılar ve Bizans’ın güçlü yanlarına zayıf oyalama kuvvetleri bıraktılar. Eğitimli Selçuklu ordusu gece yaptığı hücumla cephenin ortasını yarıp geçti. Bu hücum esnasında Liparit ile birlikte onbinlerce kağnı yükü ganimet de ele geçirilerek Başkent olan Rey şehrine götürülmüştür.

Pasinler Savaşı planlanması ve uygulanması ile mükemmel bir harekâttır.

Yanlarca aldatma harekâtına maruz kalan Bizanslılar ise kazandıklarını düşündükleri savaşı kaybettiklerini sabah gün ışırken ancak anlayabildiler. Selçuklu ordusu iyi bir istihbarat, güzel bir planlama ve mükemmel bir icra ile bir gecede 50.000 kişilik bir orduyu ezip geçmiş, Bizans gibi koskoca bir imparatorluğu ordusuz ve korumasız bırakmış, Bizans’ın Gürcü, Ermeni ve diğer Kafkas halklarıyla bağlantısını koparmıştır. Bu yönüyle Pasinler Zaferi örnek olarak okutulması gereken bir harekât olarak tarihe geçmiştir (Alpar, Güray. Pasinler Zaferi, Atatürk Üniversitesi Yayını, Erzurum).

Pasinler Zaferinden sonra Anadolu’da Selçukluları durduracak bir kuvvet kalmamıştır.

Bundan sonrası artık kolaydır. Bu savaştan sonra önünde hiçbir engel kalmayan Selçuklu için Anadolu kapıları tamamen açıktır. Nitekim İbrahim Yinal’ın yeğeni Mehmet Bey kısa bir süre sonra İstanbul Boğazı kıyılarında görülecek, çaresiz kalan Bizans ise aracılar vasıtası ile barış istemek zorunda kalacaktır.

Erzurum Anadolu’nun kilidiydi ve buraya hâkim olan Anadolu’ya hâkim olurdu. Bu kilit Pasinler Zaferi ile açılmıştır. Bundan sonra aynı yıl Erzurum, 1057 yılında Malatya, 1059 Sivas, 1064 Antakya, 1067 Kayseri, Tokat, Konya ve 1068 yılında ise Afyon Sandıklı bölgeleri Türklerin eline geçmiştir. Bütün bunlar Malazgirt Zaferinin önünü açmış, Malazgirt’te ise Anadolu’nun ilelebet Türklere ait olduğu belgelenmiştir. Bu bakımdan Pasinler Zaferi, Malazgirt’in öncüsü ve habercisidir. Erzurum’un önemi de bundan dolayıdır.

Pasinler Kalesinden Erzurum’dan Sarıkamış’a binlerce yıllık tarih görülebilir.

Bizans’ı bir gecede yıkıp geçen böylesi bir Pasinler Zaferi yıllarca bazı kaynaklarca maksatlı olarak sıradan bir olay gibi gösterilmeye çalışılmıştır. 969 yıl unutulan bu zafer milli tarihin yazılımı ile birlikte, 2018 yılından başlayarak tekrar kutlanmaya başlanmıştır. Pasinler Kalesine çıkıldığında Erzurum ve çevresinde binlerce yıllık tarihi bir arada görmek mümkündür. Birinci Dünya Savaşının hemen başında sınırı geçerek ilerleyen Rus Kuvvetleri de garip bir tarihi tesadüf olarak 6 Kasım 1014 tarihinde yine Pasinler civarında yenilgiye uğratılmıştır. Zaferin kazanıldığı yer Ügümü köyüne yakındır.

Birinci Dünya Savaşının hemen başında ilerleyen Rus Kuvvetlerine karşı kazanılan Köprüköy Zaferi moral vermiştir.

Köprüköy Zaferi de Pasinler gibi unutturulmaya çalışılmıştır. Köprüköy Muharebelerinde büyük kahramanlık gösteren Albay Ziya YERGÖK’ün “Allah uzun süreden beri ilk defa bizlere Rusları kaçarken arkalarından seyretmeyi nasip etti.” dediği bu muharebelerde kazanılan başarılar sonucu Ruslar, Horasan’da Aras Nehri civarında savunmaya geçmek zorunda kalmışlardır.

Oysa, bugün bilinmeyen, basit bir mevzi düzeltmesi olarak gösterilen Köprüköy Zaferinden sonra İkdam gazetesinde “Erzurum’da Rus Esirleri” başlığıyla çıkan haberde “Köprüköy Muharebeleri sonrası Ruslardan çok miktarda makineli tüfek, erzak ve esirin ele geçirilerek Erzurum’a getirildiği ve Erzurumluların büyük gruplar halinde toplanarak kahraman askerleri dualarla karşıladıkları ve bu manzaranın ordunun moralini yükselttiği”nden bahsediyordu (İkdam Gazetesi, 5 ve 9 Kasım 1914). Bu zafere ilişkin belgeler Genelkurmay Harp Tarihi arşivlerinde araştırmacıları beklemektedir. Ayrıntılı bilgi ve belgeler için bkz. (Birinci Dünya Savaşı’nda Köprüköy ve Azap Zaferleri, ETÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, III, 6 Ekim 2018).

Erzurum halkının Ordusuna desteği inanılmazdı.

9. Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Şerif (İlden) hatıralarında, “Taarruza geçeceğimiz söylendiğinde heyecanlandık. Her tümen cephe gerisinde küçük ölçekte gece hücum eğitimi yaptırmaya başladı. Topçu ve piyade cephanesi Trabzon ve Bayburt’a kadar gelmişti. Halk canla başla orduyu destekliyor, kışın şiddetine rağmen kadın ve çocuklar güle oynaya sırtlarında ve kuşaklarında fedakârca cephane taşıyor, fanila çorap ve çamaşırlar Erzurumlular tarafından orduya armağan ediliyordu. Halkın bu desteği orduya neşe ve sağlamlık verdi.” derken, Albay Aziz Semih (İlter); “11. Kolordu, erzak kalmadığından feryat ediyor. Erzurum valisi 150.000 kilo erzakı taşımayı üzerine aldı. Erzurum ahalisi vatan sevgisiyle bunları taşımayı seve seve kabul ettiler. Otuz kiloluk çuvalları mektep çocukları hükümet konağı önünden taşımaya başladığından herkes ağlıyordu.” diyerek Erzurum halkının bu savaşlar esnasındaki özveri ve üstün niteliklerini tarihe not düşüyordu. Gerçekten de Erzurum halkının tarih boyunca ordusuna desteği inanılmazdır. Bu bölgenin fedakâr halkı çok acılar çekmiştir. Erzurumlu şöyle der: “Bize neden çocuklarınızı herkesin yanında sevmiyorsunuz? Neden eşleriniz arkadan geliyor? Evlat, biz savaşlarda babası şehit olmuş binlerce çocuğun gözü önünde çocuklarımızı nasıl severiz. Kocasını kaybetmiş onca kadın dururken onların yanında nasıl eşlerimizi kolumuza takıp gezebiliriz.”

Köprüköy Zaferinin bilinmemesi ve kutlanmıyor olması eksikliğimizdir.

Köprüköy Zaferi yüzlerce kilometre yolu yaya olarak gelmiş yorgun askerlerle ve silah ve cephane eksikliğine rağmen kazanılmıştır. Bu zaferin kazanıldığı bölge Pasinler Zaferinin kazanıldığı bölgeye oldukça yakındır. Köprüköy’deki bu zaferden sonra Ruslar; Horasan’a kadar 30 kilometre kadar geriye atılmıştır. Aşırı ihtiyatlı manevralar ve gecikme olmasa belki Sarıkamış Harekâtına bile gereksinim kalmayacaktır. Her şeye rağmen Birinci Dünya Savaşının ve Sarıkamış Harekatının hemen başında kazanılan bu zafer, bazı art niyetli kişiler tarafından basit bir mevzi düzeltmesiymiş gibi geçiştirilmeye çalışılsa da bu gerçek değildir. Biraz askerlikten anlayan birisi bilir ki 30 kilometrelik geri çekilme mevzi düzeltmesi olarak yorumlanamaz.

Türklerin elinde her türlü meşakkate, yokluğa katlanan değerli bir insan malzemesi vardı ve bu savaşların kazanılmasında çok önemliydi. Köprüköy ve Azap Zaferlerinin bilinmiyor ve hala kutlanmıyor olması büyük bir eksikliktir. Bu fedakâr insanlar en azından bir duayı hak etmektedirler.

Erzurum ve çevresi mutlaka görülmesi gereken tarihle doludur.

Erzurum ve çevresinde tarih bitmez. Tarihe mal olmuş Sarıkamış Harekatının cereyan ettiği coğrafyanın büyük bölümü de yine Erzurum ili sınırlarındadır. 1977-1878 Osmanlı Rus Harbinde Erzurum’u savunan tabyalar da Pasinlerden görülebilir. Sarıkamış Harekâtından yaklaşık 12 ay sonra yeniden harekete geçiren Rus Ordusunun Erzurum’u savunan III. Orduyu kuşatmak için Pasinler ilçesinin hemen kuzey Batısındaki Kargapazarı Dağlarından geçişini geciktirmek için bu dağlarda dondurucu soğuk altında donma pahasına mücadele eden askerlerin savunma yaptıkları yerler de Pasinler’den görülebilir (Bkz. Kargapazarı Muharebeleri ve Erzurum Savunmasında Seyyar Jandarma Birlikleri, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Eylül 2017 21(3):1079-1096).

1918 yılında Erzurum’un Kazım Karabekir komutasındaki Türk Ordusu tarafından tekrar ele geçirilmesinden sonra geri çekilen Ermenilerin Tımar Köyünde 350 kadın ve çocuğa yönelik yaptıkları katliam anıtları da Pasinlerden görülebilir. Tımar Köyü ne tesadüftür ki yine Üğümü Köyünün hemen yanındadır. Bizler tarihi unutsak da birileri gelip bizlere hatırlatıyor. Bunun için, Çanakkale ile birlikte Erzurum civarındaki bu tarihin herkes tarafından, özellikle gençler tarafından görülmesi, tarihi ve ecdadı anlamak bakımından önemli. 

Erzurum’da son dönemde büyük çalışmalar yapılmıştır.

Erzurum ili son dönemde yapılan çalışmalar ile büyük gelişme göstermiştir. Tarihi yapıların tekrar ortaya çıkarılmasına da büyük önem verilmektedir. Bunun yanında Palandöken ve civarında bulunan dağlardaki kayak merkezleri de mükemmel tesislerle uluslararası standartlara uygun hale getirilmiştir. Bu bölgedeki yetkililerin fedakâr çalışmaları açıkça görülmektedir. Ancak bunca yapılan çalışmaya karşı daha yapılacak çok şeyin olduğu da ortadadır. Öncelikle bu bölgenin kalkındırılması ve bölgeden göçün önlenmesi gerekmektedir.

Erzurum sadece Palandöken kayak merkezi ile Çifte minareden ibaret değildir. Bu bölgede son derece önemli yüzlerce tarihi eser daha vardır. Ayrıca Erzurum insanı birçok güzel niteliği yanında, inanılmaz şekilde misafirperverdir. Geniş bir alana dağılmış bu eserlerin ve tarihi olayların görülmesi ve anlaşılması büyük öneme sahiptir. Kaldı ki Türk insanı bunları görmeye isteklidir. Geçtiğimiz yıllarda başlayan Ankara’dan Kars’a Doğu Ekspresi seferlerinin ne kadar büyük rağbet gördüğü ortadadır. Bu seferlerin daha da artırılması, tarih ve doğa turizminin geliştirilmesi bölgenin tanınması ve kalkınmasına büyük katkı sağlayacaktır.

Erzurum ve çevresinin kalkındırılması ve bölgeden göçün önlenmesi gerekir. Bunun için projelere ihtiyaç vardır.

Buna yönelik birçok gerçekçi projenin geliştirilmesi mümkündür. Yapılabilecek projelere bir örnek olarak demiryollarının geliştirilmesi verilebilir. Rus demiryollarının bir parçası olarak 1899-1918 yılları arası dönemde inşa edilmiş ve Anadolu topraklarında Osmanlı iradesi dışında yapılan tek demiryolu olma özelliği taşıyan ve Cumhuriyet döneminde aşamalı olarak devre dışı bırakılan Doğukapı-Akkaya-Kars-Sarıkamış-Erzurum demiryolunun, o zamanki trenler ve vagonlar kullanılarak canlandırılmasının ve Erzurum-Kars arasında seferler başlatılmasının bu bölgeye sadece Türk turistleri değil birçok yabancı turisti de çekeceği kesindir. 120 yıl önceki imkanlarla böyle bir şey gerçekleştirilebilmişse bugün Türk insanı bunun çok daha fazlasını yapabilecek kabiliyettedir. Böyle bir proje ile sadece kış sporları için bölgeye gelen ve şehirde konaklamadan giden insanların; bölgede daha fazla kalması, Erzurum ve Sarıkamış ve Kars gibi şehirleri görmesi, tarihi eserler ile tarihi olayların geçtiği yerler hakkında bilgi alması ve en önemlisi de bölge insanına ekonomik katkıda bulunacak şekilde konaklaması mümkün olacaktır.

Türk insanı ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendisinde kuvvet bulacaktır.

93 Harbi olarak bilinen Erzurum ve civarındaki illerde gerçekleşen ve Nene Hatun ve Gazi Ahmet Muhtar Paşa’yı bizlere kazandıran 1877-1878 Osmanlı Rus Harbinde, Mehmet Arif’in kaleme aldığı “Başımıza Gelenler” isimli eserdeki olayların tekrar başımıza gelmemesi için tarihi iyi anlamamız ve içselleştirmemiz gerekir. Bu açıdan Erzurum, Kars ve çevresi; tarihi anlamak ve ders almak için en güzel alandır. İnanıyoruz ki, Türk genci ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendisinde kuvvet bulacaktır. Şüphesiz, tarihi zenginliği yanında; gönül güzelliği ve güler yüzlü sempatik insanı ile bu bölgede yaşayanlar sizleri aralarında görmekten çok memnun olacaktır.