Hatay ilindeki Cilvegözü Sınır Kapısından çıktıktan sadece 180 kilometre sonra Şam’a ulaşılır. Suriye’nin güneyindeki Golan Tepeleri ise Şam’a 50 kilometreden biraz fazladır ve bu tepelerden çıplak gözle bile Şam rahatlıkla seyredilebilir.
İsrail’in ele geçirdiği Golan, tarih boyunca bölgenin en stratejik yerlerinden birisi olmuştur. Askerî açıdan Golan Tepeleri sadece İsrail, Ürdün, Lübnan ve Suriye’ye hâkim bir yükselti olarak kalmaz, aynı zamanda arazinin yapısından dolayı Irak ve Türkiye’ye karşı yapılacak harekatlarda gözetleme ve üstünlük sağlar. Golan Tepeleri kullanılarak hâkim arazide olmanın üstünlüğü elde edilir, gözetleme yapılır, burada konuşlandırılacak radarlarla derinliği yüzlerce kilometreye varan geniş bir bölge kontrol edilebilir. Diğer taraftan Golan’ı elinde bulunduran İsrail bir bakıma Türkiye ile komşu olmuş demektir.
Golan, dışarıdan bakıldığında küçük ve önemsiz bir bölge gibi görülebilir ancak Doğu Akdeniz’in en stratejik bölgelerinden birisidir. 1800 km2’lik bu bölgenin yaklaşık 1200 km2’si 1967 yılından beri İsrail’in işgali altındadır. Güneyinde Yermük Nehri, Batısında Celile Denizi vardır. Yine doğusunda zengin akarsu yataklarına sahip Rakka Vadisi bulunmaktadır.
Golan Tepelerinin güneyinde yer alan Yermük, aynı zamanda tarihi önemi olan bir bölgedir. Bizans İmparatorluğunun asıl çöküşü ve Anadolu topraklarını kaybetmeye başlamaları Hz. Muhammed’in vefatından yaklaşık üç yıl sonra, 635 yılında bu bölgede gerçekleşen Yermük Savaşı ile olmuştur. O dönemde Bizans’ın başında, 627 yılında Hz. Muhammed’in kendisine bir mektup yazarak İslam Dinine davet ettiği, Heraklius bulunuyordu. Heraklius Kudus’ü geri almış ve Sasanilere karşı üstünlüğünü kabul ettirmiş başarılı bir imparatordu. Yermük Savaşı öncesi 200.000 kişilik bir ordu oluşturmuştu. Kendisi savaşı 500 kilometre geriden Antakya’dan takip ediyordu. Müslümanlar ise 40.000 kişi kadardı. Müslümanların başında Hz. Muhammed’in kendisine “Allah’ın Kılıcı” dediği Halid Bin Velid bulunuyordu. Mücadele alanı olarak Yermük bölgesi seçilmişti. Savaş günümüzdeki Golan Tepelerinin doğu girişinde başladı. Bölge Şam ile Arabistan arasındaki yolları kontrol eden kritik bir bölgeydi ve burada Bizans’la birlikte hareket eden Gassani Arapları yaşıyordu. Savaş devam ederken Halife Ebubekir vefat etmiş ve yerine Hz. Ömer geçmişti. Yeni halife ordu komutanını da değiştirmişti. Halid Bin Velid, “Ordunun disiplini bozulmasın” diye bu değişikliği askerlerden zafer kesinleşene kadar sakladı. Her iki ordu arasındaki çarpışmalar bir buçuk ay kadar devam etti ve savaşın kaderini Bizans Ordusunda yer alan Gassani Araplarının saf değiştirmesi belirledi. Bu olayla birlikte Bizans ordusunda panik başlamış, Bizans piyadeleri ile süvarilerinin arasında bir boşluk oluşmuş, Müslüman birliklerin bu boşluğu görüp arasına girmesi ile süvariler savaş alanından kaçmaya başlamıştır. Bizans Ordusunun kayıpları büyüktü. Müslümanlar ise sadece 3000 kayıp vermişlerdi. Yenilgi haberi Heraklius’a ulaştığında, “Elveda sana Suriye, ebediyen elvada!” diyecektir.
Bundan sonra Müslümanlar hiçbir direniş olmadan Antakya, Halep, Urfa ve Kudüs başta olmak üzere Suriye ve Filistin’deki şehirleri ele geçirecektir. Heraklius Urfa ve Samsat’ta dağılan ordusunu toparlamaya ve savunma hattı oluşturmaya çalışsa da başarılı olamadı. Yenilgi o kadar büyüktü ki, savaş sonrasında İslam orduları kaçanları 800 kilometre kuzeydeki Malatya şehri civarına kadar takip etmişlerdi. Golan’ı kaybeden Bizans Anadolu’da da tutunamayacaktır.
İsrail, Golan Bölgesini 6 gün savaşları da denilen 1967 yılındaki harekât esnasında ele geçirdi, 1971 yılında ise tek taraflı ilhak etti. Suriye, Golan’da İsrail’e karşı koyacak yeterli birliği olmasına rağmen herhangi bir direnme göstermeden bu bölgeyi terk etti. Savaşmadan böylesi kritik bir bölgeyi terk etmek gerçekten Suriye Ordusu için bir utanç kaynağıydı. Suriye Ordusu 1973 yılındaki Yom Kippur Savaşı’nda bölgeyi tekrar ele geçirmeye çalışsa da artık iş işten geçmişti. Böylelikle İsrail fazla bir bedel ödemeden ülkesine hâkim olan bir bölgeyi ele geçirdiği gibi kritik su ihtiyacını karşılayabileceği kaynaklarına da sahip oluyordu. Üstelik artık bu tepelerden, Suriye’nin başkentini oturduğu yerden seyretmeye de başlamıştı.
Golan Tepelerinde büyük petrol yataklarının keşfedilmesi ise başka bir konudur. 2015 yılı şubat ayında İsrail Jeruselam Post Gazetesi, Golan Tepelerinde petrol arama faaliyetlerine başlanıldığı duyurmuştu. Aramayı yapan şirketin başında İsrail Ordusundan emekli bir general bulunuyordu. Trump’ın ABD Başkanı olmasından sonra, 2017 yılının temmuz ayında ABD’ne giden İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ABD Başkanı ile görüşme konuları arasında bu bölgedeki petrol konusu da vardı. William Engdhal tarafından 30 Mart 2017 tarihinde yayınlanan “Golan Tepeleri, İsrail, Petrol ve Trump” isimli makale bu konunun ayrıntılarını içerir. Netanyahu’nun ayrılmasından hemen sonra ise İsrail yanlısı bir düşünce kuruluşu “Golan üzerinde İsrail kontrolünün Amerika için bir kazanç olacağını” belirten bir rapor hazırladı. Golan’da gerçekten büyük miktarda petrol yatakları vardı ve ne tesadüftür ki, bu petrolü çıkaracak olan Amerikan şirketinin ilgili olduğu kişiler; ünlü medya patronu Keith Ruger Murdoch, zengin ailelerden Rothschild ve ABD eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney idi.
1967 yılında İsrail Golan’ı bombalarken bilinçli olarak en büyük zararı ne yazık ki bu bölgedeki Bayat Türklerine vermiş, neredeyse 1000 yıldır bu bölgeyi kendine yurt edinen Türk boyları bu bombardımanlar neticesi yerlerinden edilerek başka bölgelere göç etmek zorunda kalmıştır. Golan Tepelerinde sadece Suriyelilerin değil, yerlerinden edilen bu Türk Boylarının da hakları vardır. Golan’da halen 30’dan fazla Yahudi yerleşim biriminde 20.000’e yakın insan barınmaktadır. Suriye’de varlığını sürdüren ve çoğu yerlerinden edilen 2 milyondan fazla Şam Bayatları ve Halep Türkleri ise dönmek için bölgenin bir an önce istikrara kavuşmasını beklemektedirler.
BMGK’de 14 ülke Golan kararını bir işgal olarak nitelerken, AB ülkeleri de ABD Başkanının kararını tanımamıştır. En güçlü tepki ilk işgal yıllarında olduğu gibi yine Türkiye’den gelmiştir. Uluslararası hukuk ve antlaşmalara aykırı olarak, bütün dünyanın karşı çıkmasına rağmen ABD Başkanının Golan Tepelerinin İsrail’e ait olduğuna yönelik tek taraflı kararı bütün dünyanın tepkisini çekmiş ve ABD ile İsrail’i yalnız bırakmıştır. Suriye’nin BM Daimî Temsilcisi Beşar Caferi ise “Eğer İsrail’e Golan konusunda destek veriyorsanız, Kuzey ve Güney Carolina eyaletlerini İsrail’e verin.” diyerek tepki göstermiş ve ABD topraklarını konuyla ilişkilendirerek tartışma konusu yapmıştır.
İsrail’in kendi hedefleri doğrultusunda ABD’ni bölgede sonu gelmez bir macera içine çekmeyi başardığı görülmektedir. Daha önce Suriye’nin kuzeyindeki bölgede Türkiye’nin itirazlarına rağmen terör unsurlarını silahlandıran ABD, Golan kararı ile Suriye’nin neredeyse yarısının kontrollünü İsrail ile birlikte ele geçirmiştir.
Gelişmelerden en fazla memnun olan tarafın İsrail olduğu görülmektedir. Yahudi kutsal metinlerinde birçok yerde Golan bölgesine atıflar bulunmaktadır. İsrail bölgede kendisine rakip olabilecek ülkeleri etkisiz duruma getirmeyi başarmıştır. Doğu Akdeniz’deki 6 trilyon dolarlık petrol ve gaz rezervini; Mısır, Yunanistan ve GKRY ile birlikte işletmek için kurduğu ittifaklardan sonra, Golan kararı ile İsrail her şeye tek başına sahip olmak istemekte ve büyük olasılıkla hedeflerine biraz daha yaklaştığını düşünmektedir.