PKK ve PYD terör unsurlarının ABD tarafından desteklenmesi bölgenin huzur ve refahının önünde en büyük tehdittir.
Suriye’nin kuzeyinde bir “sözde güvenli bölge” oluşturmak için çalışmalar devam ediyor. Açıklamalar ise çoğu zaman bilgi kirliliği oluşturarak kafaları karıştırıyor. Bölgedeki PKK ve PYD işbirliği hem bölge insanının hem de Türkiye’nin ve dünyanın güvenliğini tehdit ediyor. Bu örgüt insanlara baskı yapıyor, yerlerinden ediyor ve istediği her şeye yarattığı silahlı korku kültürü ile sahip oluyor. Üstelik bu terörist unsurlar Türkiye ile aynı savunma ittifakı içinde yer alan ve müttefik kabul edilen ABD tarafından on binlerce tır ağır silahla donatılmış durumda. Bu durumun bölgenin barış ve istikrarı için ne kadar büyük bir tehdit olduğunun farkına varılmaz ise bölgenin daha uzun yıllar bu acıları çekmeye devam edeceği açıkça ortada. Suriye’nin kuzeyi şimdiden bir terör yuvasına dönüşmüş durumda. Bu teröristlere verilen silah, cephane ve eğitimin gelecekte sadece bölge için değil, bütün dünya için büyük bir tehdit oluşturacağı açıktır.
Terörist unsurlar tamamen etkisiz hale getirilmez ise tehdit olmaya devam eder.
Terörist unsurların eylem yapması ve tehlike oluşturması için belli bir mesafeye ihtiyaçları yoktur. Bu durum Irak’ın kuzeyinden, özellikle Kandil’den Türkiye’ye yönelik olarak yıllardır yapılan kanlı eylemlerde açıkça görülmüştür. Aynı şekilde Körfez Savaşından sonra Irak’taki “Çekiç Güç”ün faaliyetlerinin de teröristlere eylemleri için güvenli bir ortam sağladığı ortadadır. Geçmişinde böyle bir terör tehlikesini tecrübe etmiş ve kanlı terör eylemlerinin acılarını yaşamış Türkiye’nin bu defa daha bilinçli hareket etmesi kaçınılmazdır.
ABD’nin, Suriye’nin kuzeyi için söyledikleri ile sahadaki uygulamaları arasında tutarsızlıklar var.
ABD’nin, Suriye’de bir çıkmaza girdiği ve bataklığa saplandığı ortadadır. Diğer taraftan ABD yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar ile sahadaki uygulamaları tutarsız görünüyor. PKK terör örgütü olarak kabul ediliyor ancak silah, eğitim ve cephane veriliyor. PYD üzerindeki PKK gücü ve ağırlığı bilindiği halde bu güçler ağır silahlarla donatılıyor. ABD Başkanı “Suriye’den çekileceğiz.” diyor ancak sonradan baskılar sonucu kalmaya karar veriyor. Yapılan açıklamalarda “PKK/PYD güçlerini koruyacağız.” deniliyor. Bölgede DEAŞ ile gerçek mücadeleyi Türkiye’nin yaptığı/yapıyor olması gayet iyi bilinmesine rağmen DEAŞ ile mücadele görünümü altında bu terörist unsurlara eğitim veriliyor, silahlandırılıyor. ABD Başkanı başlangıçta “Güvenli Bölge” sınırını 20 mil olarak söz vermişken, şimdi öne sürdüğü derinlik önerileri teröristleri korumaya yönelik ve komik görünüyor. Üstelik önerilen bu bölgelerin hiçbirinde tek başına Türkiye’nin kontrolü söz konusu değil gibi. Bu haliyle ABD güven vermiyor, Münbiç’te olduğu gibi Türkiye’yi oyalıyor gözüküyor ve en önemlisi önerilerin çoğunluğu açıkça PKK/PYD lehine görünüyor. ABD’nin bu tür müttefikliğe zarar veren uygulamaları ise Türk halkı üzerinde güvensizlik yaratıyor.
Bölgenin gerçekten bir huzur bölgesi olması samimi olarak arzu ediliyorsa yapılması gerekenler bellidir.
Şüphesiz Türkiye böyle bir oluşumun ve altındaki niyetlerin farkında. Türk yetkililer tarafından yapılan açıklamalar da bu doğrultuda. Türkiye güneyinde korumalı bir terör bölgesinin oluşmasını asla kabul edemez.
Eğer gerçekten bölgedeki insanların huzur içinde yaşayacağı ve bölgeden göçenlerin güven içinde dönebileceği bir “Barış Bölgesi” oluşturulmak isteniyorsa yapılması gerekenler şunlardır:
- PKK/PYD unsurlarına verilen destek tamamen kesilmelidir.
- Bu unsurlara verilen silah ve cephanelerin tamamı tekrar alınmalıdır.
- Bu örgütün bölge halkı ile bölgeye dönecek olan göçmenler üzerinde baskı kurması önlenmelidir.
- Bu teröristlerin gerek Suriye’de gerekse Türkiye’de herhangi bir eylem yapmaması için gerekli kontrol ve gözetim sağlanmalıdır.
- Bir eylem tehdidine karşı, gerektiğinde derhal bu unsurların etkisiz hale getirilmesine yönelik operasyonlar yapılabilmelidir.
- Güvenli bölge bu unsurları bölgeden uzak tutacak derinlikte olmalıdır. Bu bölgenin dışında olsa bile terörist oluşumlara izin verilmemelidir.
- Bu bölge tamamen Türkiye’nin kontrolünde olmalıdır.