Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

İtalya’nın Yeni Başbakanı ve Avrupa Birliğinin Geleceği

Güray ALPAR
28 Eylül 2022 10:50
A-
A+

15 yaşında siyasete atılan, 2008-2011 yılları arasında Berlusconi hükümetinde Gençlik Bakanı olarak görev yapan ve henüz 31 yaşında İtalya’nın en genç bakanı olma unvanını elde eden Giorgio Meloni, 2022 yılında da yükselişini sürdürmeyi başardı. Meloni’nin 2012 yılında kurduğu, İtalya’nın Kardeşleri partisi, 2018’deki seçimde sadece yüzde 4 oy almıştı.

Avrupa’nın birçok ülkesinde sağ partilerin yükselişe geçtiği bir dönemde, İtalya’daki seçim sonuçları merak ediliyordu. Giorgio Meloni’nin liderliğindeki “İtalya’nın Kardeşleri” isimli üç partili sağ ittifak hem senato, hem de Temsilciler Meclisi seçimlerinde salt çoğunluğu yakalayarak öne çıktı. Mussoli’nin Ulusal Faşist Partisi’nin devamı olarak kabul edilen İtalya’nın kardeşleri’nin hızlı büyümesi, bir anlamda pandemi krizi ve arkasından Avrupa’daki Ukrayna ve iklim krizlerinin toplumda yarattığı sıkıntıların bir sonucu olarak görülüyor. Meloni, İtalya’nın ilk kadın ve ilk aşırı sağcı Başbakanı olmaya çok yakın. Seçimlerde gösterdiği performans ise adeta şok etkisi yarattı. Bunun nedeni ise İtalyan Kardeşliği cephesinin öncelikleri ve değerlerinin şu şekilde öne çıkmasıydı: İtalya’nın çıkarlarını öne almak, Avrupa Birliğinden daha bağımsız hareket edebilmek, Hristiyanlık değerlerine ve aileye bağlılık (Babası onu ve annesini 11 yaşında iken terk etmişti), refahı artırmak ve hayat pahalılığı ile mücadele. Bütün bunlar İtalyanlar nezdinde kabul gören değerler.

Savaş sonrası Mussolini destekçileri tarafından kurulan İtalyan Sosyal Hareketi (MSI) gençlik kanadında çalışmış, Mussolini hayranı bir aktivist olarak, kendisini sosyal medyada “Romalı, gazeteci ve politikacı ancak her şeyden önce İtalyan (Partisi adını İtalyan Milli marşının ilk satırından alıyor).” olarak tanımlayan Meloni, Hristiyan kimliğini ve aile değerlerini öne çıkarıyor (Ben Giorgia, bir kadın, bir anne, bir İtalyan ve bir Hristiyan’ım), kürtaj ve LGBT aleyhinde ve Avrupa birliğine tamamen bağlanmanın karşında. Diğer taraftan göçmen ve İslam Karşıtı bir politika izliyor.

Sık sık göçmen karşıtlığıyla ve İslamofobi’yle suçlanan Meloni, İslam karşıtı sosyal medya mesajlarıyla da öne çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İtalya'yı ziyaret ettiği 2018'de, “Türkiye'nin AB'ye girmesine ve Avrupa'nın İslamlaştırılmasına” karşı olduğunu ifade etmiş ve “Türkiye’nin Avrupa’ya girişine kesin olarak hayır demenin vakti geldi“diyerek bu görüşünü Twitter’da da paylaşmıştı. Meloni, Türkiye'nin mevcut politikalarına da karşı ve özellikle Türkiye'nin AB'ye üyelik müzakerelerinin sonlandırılmasından yana. Meloni, Ayasofya’nın ibadete açılmasını sosyal medya üzerinden eleştirmiş ve 2021’yılında da sözde Ermeni soykırımını gündeme getirerek, ”1915 olayları Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu ve Vatikan tarafından tanındı fakat Erdoğan reddediyor. Bu sebeple FDI, Türkiye’ye Avrupa’da ‘hayır’ diyor” paylaşımını yapmıştı. “Erdoğan'ın siyasal İslam'ı Avrupa'ya taşıdığını” iddia eden Meloni'nin başbakan olması halinde, Türkiye'yle genel anlamda iyi ilişkilere sahip İtalya'nın bu konuda yön değişikliğine gidebileceği düşünülüyor. Ancak AB içinde üçüncü büyük ekonomiye sahip İtalya’nın, bir anda tüm Müslüman ülkelerle ve Türkiye ile ilişkilerini kesmesi o kadar da kolay gözükmüyor. Bu nedenle gelecekte Meloni’nin iç siyasete yönelik ve İtalya’nın zararına olacak fikirlerini mantıklı hale getirip, Türkiye ile işbirliğini daha da geliştirmesi de mümkün gözüküyor.

Neo-faşist gençlik hareketlerinin ortasında yetişmiş bir siyasetçi olarak Meloni’nin, destekçileri içinde erkeklerin oranı kadınlardan daha fazla. Aşırı sağcılar, milliyetçi Muhafazakârlar, köktendinci Katolikler ve ırkçılık yapanlar da onu destekliyor. Meloni, “Tanrı, vatan ve aile” gibi İtalyanların istediği muhafazakâr kavramları öne çıkarıyor. Muhafazakâr çizgiyi temsil etmekle gurur duyan Meloni, temsil ettiği değerlerin saldırı altında olduğu iddiasında. Bu anlamda; bireysel hak ve özgürlüklerinin, milli egemenliğin, ailelerin ve çocukların eğitiminin saldırı altında olduğunu iddia ediyor ve bu şartlar altında kendilerini korumanın tek yolunun özgün kimliklerini korumak ve muhafazakâr olmak olduğuna inanıyor. Meloni, göç, kürtaj hakkı, eşcinsel evlilik gibi konularda aşırı muhafazakâr görüşleri savunuyor ve Avrupa genelinde aşırı sağcı partilerin ittifakı içinde de önemli bir isim olarak öne çıkıyor. Meloni’nin 2020 yılından beri Avrupa Muhafazakârlar ve Reformistler Partisi’nin başkanlığını yürüttüğünü söylemekte de yarar var.

Giorgia Meloni’nin geçmişte Temsilciler Meclisi üyesi iken, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u sömürgecilikle ve bunun İtalya’ya olumsuz etkileri ile suçladığı konuşma ise onun gelecekte AB içinde izleyeceği tutumla ilgili ipuçlarını veriyor: “Emmanuel Macron’un sorumsuzluğuna yazıklar olsun. Libya’yı bombalayanlar onlardı. Sebebi ise İtalya’nın Kaddafi ile enerji alanında özel ilişkilerinin olmasından duyduğu endişeydi. Fransa’nın bu tutumu nedeniyle bizi bu hale getiren göç dalgalarının önünde kendimizi bulduk. Bu arada Fransa, Afrika’yı sömürmeye devam ediyor. 14 Afrika ülkesinde para birimi bastırıp üzerini damgalıyor ve çocukları madenlerde çalıştırıp sömürmeye devam ediyor. Fransa nükleer reaktörleri için kullandığı uranyumun yüzde 30'unu Nijer'den çıkarıyor. Hal böyleyken Nijer nüfusunun yüzde 90'ı elektriksiz yaşıyor. 'Bize ders vermeye kalkma Macron!' Çünkü Afrikalılar senin politikan yüzünden kıtalarını terk etmek zorunda kalıyor. Çözüm Afrikalıların Avrupa'ya göç etmesi değil, Afrika'nın Avrupalılardan kurtulmasıdır.”

Aslında İtalya’nın yaşadığı sorunların, Fransa’nın Afrika kıtasındaki uygulamalarından kaynaklandığını başka İtalyan politikacılar da ifade ediyor. Bu nedenle her iki taraftan da uzun bir dönemden bu yana sert açıklamalar geliyor. Geçmişte, İtalya Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini, bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, “Libya’da ve onun petrolünde, Fransa’nın tam tersine İtalya’nın bir menfaati yok.” demiş ve Fransa’nın, Afrika’ya yardım etmek ve buradaki ülkelerin ekonomik kalkınmasına katkı vermek yerine, bu kıtanın refahını kendisine aktarmanın yolunu aradığı suçlamasında bulunmuştu. Yine İtalya’da Başbakan Yardımcısı Luigi Di Maio da Fransa’yı suçlarken, “Eğer Fransa Afrika kıtasını sömürmeseydi bugün ekonomisi dünyanın en büyükleri arasında yer almaz en fazla 15. sırada olurdu” yorumunda bulunmuştu. Açıkça İtalya, Fransa’nın eski sömürgelerine yönelik politikalarının İtalya’nın çıkarlarına zarar verdiğinin farkında ve her fırsatta bunu açıkça dile getiriyor. Bu karşı çıkışın Meloni döneminde daha da artacağı muhakkak ve bu Brüksel merkezindeki güçleri rahatsız ediyor.

Meloni hakkında daha şimdiden, bazıları kasıtlı, birçok önyargı var.   Maksatlı olarak, faşist ve ırkı olmakla suçlanarak baskılanmaya çalışıldığı açık. O ise meydanlarda “Ben canavar değilim. Sadece İtalya’nın geleceğini kurtarmak isteyen bir vatanseverim.” diyerek kendisini savunmaya çalışıyor. Bazılarına göre aşırı sağın iktidara gelmesi AB'nin üçüncü büyük ekonomisi olan İtalya'nın birlik içindeki etkisini azaltarak, ülkeyi Polonya ve Macaristan gibi “liberal olmayan Avrupa ülkeleri” arasına sokacak. O ise daha şimdiden bu yargıları kırmaya ve otoriter olmayacağına dair güven vermeye çalışıyor. Partisinin bayrağındaki alevin faşizmle bir ilgisinin olmadığını, kürtaj yasasına dokunmayacakları sadece kadınlara başka seçenekler de sunacaklarını ifade ederken, NATO da dâhil olmak üzere Roma'nın geleneksel ittifaklarına bağlı kalacağına dair güvenceler veren video mesajları atıyor ve antidemokratik uygulamalara meydan verilmeyeceğini beyan ediyor.

Avrupa’nın sağcı liderleri Meloni’nin seçilmesini destekler gözükürken, AB yönetiminin Meloni’nin zaferine fazla bir tepki vermeyerek sessiz kalmayı tercih ettiği görülüyor. Daha alt düzeydeki tepkiler ise genelde endişe içeriyor. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in seçimlerden önce yaptığı konuşmada, “Eğer işler bu şekilde giderse, Polonya ve Macaristan örneklerinde olduğu gibi birtakım zorlayıcı araçlara başvurabilecekleri” açıklaması İtalya’da çok tepki çekmişti. Bu nedenle AB liderleri ve yetkilileri başlangıçta seçimlerle ilgili açıklama yapmadı. Oysa genellikle seçimler sonrası kısa sürede kazanana tebrik mesajları yayınlamak AB içinde bir usul haline gelmişti.

Meloni’nin çıkışını, AB içinde geriye itilmiş bazı ülkelerin bazılarında bir kurtuluş ışığı görenler de var elbet. İspanya’nın 3. büyük partisi aşırı sağcı Vox partisinin lideri, “Meloni’nin özgür ve egemen uluslardan oluşan bir Avrupa için yol gösterdiğini” ifade ederken, Avusturya Özgürlük Partisinin Avrupa Parlamentosu Grubu Başkanı, “İtalyanların tercihleriyle Brüksel merkezli Avrupa Birleşik Devletleri düşüncesine karşı çıktıkları” yorumunu yaptı. Diğer taraftan, Portekiz’de 3. sırada bulunan aşırı sağcı partiden de “İtalya’daki politika değişikliğinin sonuçta Avrupa’da da bir yeniden yapılandırmaya yol açacağını” yorumu yanında, “Sıra Portekiz’e de gelecek” öngörüsü gelirken, Macaristan ise İtalya’da gelişen bu durumdan memnun ve Başbakan Viktor Orban, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda Meloni’nin muhteşem zaferini tebrik etti.

Kısacası, AB’nin yeni bir döneme girdiği ortada. İtalya’da Meloni’nin zaferi, özellikle Fransa gibi AB içinde baskın güç olma iddiasında olan ülkeleri rahatsız ederken, AB içinde milli kimliklerini muhafaza etmek isteyen ve bazı ülkelerin baskın konumundan sıkılmış olan ülkeleri memnun etmiş gibi gözüküyor. Diğer taraftan halen İtalya ile Adriyatik’te sınır sorunu yaşayan Hırvatistan Meloni’nin seçilmesinden rahatsızlık duyuyor ve bir kriz beklentisini taşıyor. Ancak her durumda, Meloni’nin zaferi AB içinde Polonya ve Macaristan’dan sonra İtalya gibi yeni bir duruşun ve değişimin emarelerini veriyor. Gerçek durumda ise iddiaların aksine seçimler sonrası Meloni’nin, İslam dinini karşısına alması ve Türkiye karşıtı bir politika izleme yerine, bu konulara yönelik tavrını değiştirmesi ve Libya ve Suriye gibi göçmen ve kriz yaratan alanlarda Türkiye ile birlikte hareket etmesi daha mümkün ve mantıklı gözüküyor.