Savaşların tarihi insanlık tarihi ile yaşıttır. Savaşları ikiye ayırabiliriz.
- Yoğunluk Derecesine Göre;
- Sınırlı Savaşlar (iç çatışmalar, düşük yoğunluk çatışmalar
- Topyekün Savaşlar (Kurtuluş Savaşımız)
- Coğrafi Olarak;
- Yerel Savaşlar (Arap-İsrail Savaşı)
- Genel Savaşlar (I. ve II. Dünya Savaşları)
Geleceğin savaşını düşmanını ve muharebe alanını en iyi tanıyanlar kazanacaktır. Savaşların gelecekte nasıl olacağını görmek buna uygun stratejiler geliştirmek yeterli imkanlara sahip olmak savaşı kazanmayı ve caydırıcılığın sürekli olmasını sağlayacaktır. Caydırıcılık bilgi ve teknolojiden yararlanmanın yanında kendi yeteneklerinin farkında olmayı, onları doğru analiz etmeyi etkin bir şekilde kullanmayı, kendine güvenmeyi gerekli kılmaktır. Sahip olunan yetenekleri çağın teknolojisi ile entegre etmeyi başarmak, caydırıcılığın sürekli olmasını sağlar. 200 yılı geçen bir süre içerisinde askeri alanda silah araç ve gereçlerde büyük değişim ve gelişim yaşanmıştır. Nükleer başlık taşıyan kıtalararası balistik füzeler geliştirilmiştir. Bu füzelerin kullanılması durumunda asker ve sivil ayırmaksızın kitlesel ölümler olacaktır. Bu durum nükleer silaha sahip olan ülkelerin kullanmasını engellemiştir. Ancak nükleer silahlar caydırıcı bir etki yaratmıştır. Birinci, ikinci, üçüncü nesil savaşlar yaşanmış ve bitmiştir. Şu anda dördüncü nesil savaşı yaşıyoruz. Bu savaş geçmiş savaşlardan farklıdır. İletişim araçları çok gelişmiştir. Muharebe sahası TV ekranlarına taşınmıştır. Herkes savaş alanlarını ekranlarından izlemiştir. Savaş alanı geniş arazilerden ziyade köyler, kasabalar, şehirler kısaca meskun mahaller savaş alanı olmuştur. Amacı belli olmayan bu savaşta askerlerden ziyade çocuklar, yaşlılar, kadınlar kısacası silahsız ve masum insanlar hayatını kaybetmiştir. Milyonlarca insan eşini, evini yurdunu terk ederek mülteci durumuna düşmüştür. Bütün dünya bu duruma TV ekranlarından şahit olmuştur. Amacı belli olmayan bu savaşta asker cenazelerinin de TV ekranlarından görülmesi başta asker aileleri olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının büyük tepkisine neden olmuştur. Bütün bu tepkiler sivil ve askeri bürokrasi üzerinde büyük bir baskı yaratmıştır. Bu baskı 4. Nesil savaşta vekalet savaşçılarının kullanılmasına sebep olmuştur. Terör örgütleri, özel askeri şirketler savaş alanının kara gücü haline gelmiş; devlet dışı bu aktörler öne çıkmıştır. Terör örgütleri ile örtülü ve açık olarak yapılan bu iş birliği ülkeler arasında gerginliğe, ittifaklar içinde çatlaklara sebep olmuştur. Bir ülkenin terörist dediği örgüte başka bir ülke özgürlük savaşçısı demiş; onu silahlandırmıştır ve kullanmıştır. 4. Nesil savaşın ilk örneklerini Afganistan, Libya, Suriye ve Irak'ta gördük ve yaşadık. 4. Nesil savaşta Gayri Nizami Harp taktik, teknik ve kuvvetleri, psikolojik harp, elektronik harp, siber saldırılar gibi yöntemler önem kazanmıştır.
Yine bu dönemde gece ve gündüz uçabilen silahlı, silahsız helikopterler, İHA, SİHA’lar, akıllı mühimmatlar, muharebe alanında kullanılmaya başlamıştır. Komando ve Özel Kuvvetler Harekatı önem kazanmıştır. 4. Nesil savaşın icrası ve alınan dersler geleceğin savaşı 5. Nesil savaşa hazırlık için öngörü ve zihinsel dönüşümü tamamlamakla sağlanacaktır. Unutmayalım ki her bir taktik ve teknik bir önceki savaşlardan alınan derslerle geliştirilmiştir. Muhtemelen 4. Nesil savaştan sonra 5. Nesil savaşı göreceğiz. 5. Nesil Savaş III. Dünya Savaşı mı olacak yoksa daha farklı mı olacak göreceğiz. Ben bir III. Dünya Savaşı olmayacağını düşünüyorum. Ancak şunu söyleyebilirim ki 5. Nesil Savaş ekonomisi ve iç barışı güçlü olan topyekün olarak bu savaşa hazır olan Gayri Nizami Harp harekatının öngören ve görünmeyen ordularına sahip olan ülkeler kazanacaktır. Bu savaşta yerel yönetimlere, sivil savunma güçlerine, sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşecektir. Bütün kurum ve kuruluşlar böyle bir savaşa hazır olmalıdır. 5. Nesil savaşta muharebe sahası çok karmaşık olacaktır. Geleceğin savaşlarının muhtemel sebebi fakir ülkelerin insanlarının zengin ülkeleri fakirlik ve yoksulluklarından sorumlu tutarak çıkaracaklardır. Bu direniş sivil itaatsizliklerle başlayacak muhalefet fert olarak ifade edilecek, kısa sürede kitlesel olarak yayılmaya başlayacaktır.
İnsanlar çağlar boyunca toprak, gıda, su ve dini motivasyonlar nedeniyle savaştılar. Gelecekte yaşamak için gerekli olan gıda ve su için savaşacaklar. Geleceğin savaşlarında muharebeler çok boyutlu olarak kara, hava, deniz ve özel birliklerin uyum içinde hareket etmeleri önem kazanacaktır. Ordular savaşı hem kriz hem asimetrik hem barış hem de savaşların bir karışımı olarak uygulamak durumunda kalacaklardır. Savaş alanının bir kısmı uzay olacaktır. İnsansız olarak geliştirilen hava araçlarının hareket sahası şimdi kısa olsa da gelecekte atmosferi aşıp uzaya gidecek insansız hava araçları yapılacaktır. İHA'lar insan hatalarını daha aza indirdiğinden daha güvenilir araçlar olarak öne çıkacaktır. Geleceğin savaşlarında süpersonik füzeler, görünmeyen insansız uçaklar, sürü halinde kullanılan dronlar, İHA, SİHA'lar, robotlar, belirli mesafelerde uçabilen askerler, akıllı mühimmatlar kullanılacaktır. Muharebe sahasında çok yoğun siber saldırılara maruz kalınacaktır. Sinyalizasyon sistemleri kullanılamaz duruma gelecek, metrolar, havaalanları vesaire gibi yerlerde elektronik sistemler devre dışı kalacaktır. Muharebe sahasında Covid-19 benzeri biyolojik ve kimyasal silahlar kullanılabilecektir. Harp sahası çok karmaşık olacaktır. Askeri birlikler hedef teşkil etmemek için geniş bir alana dağılacaktır. Bu durum küçük birliklerin savaşını öne çıkaracaktır. TİM seviyesinde küçük birliklerin, keskin nişancıların çatışmalarda etkin olarak kullanılması savaşın kaderini etkileyecektir. Bu nedenle küçük birlik ve tek erin eğitimine önem vermeliyiz. Küçük birlik komutanlarını çok iyi eğitmeliyiz. Küçük birlik komutanları insiyatif kullanan, durumu doğru değerlendiren, değişken durumlara uyum sağlayabilen eğitimli personelden seçilmeli ve eğitilmelidir. Geleceğin savaşlarında 3 kişilik bir keskin nişancı timi, arazi ve hava şartlarının durumuna göre bir taburu savaşamaz duruma getirecektir. Siber saldırılar nedeniyle dijital haritalar kullanılmayacaktır. Bu nedenle klasik harita eğitimine de önem vermeliyiz. Birlikler arasında haberleşme kesildiğinde irtibat için özel habercilerin yetiştirilmesi gereklidir. Lojistik sistemde aksaklıklar olacaktır. Bu nedenle birliklere hayatta kalma, zor şartlarda savaşma eğitimi vermeliyiz. Geniş bir alana dağılmış olan birliklerin lojistiğinin nasıl sağlanacağını değerlendirip değişken hareket tarzlarını barış zamanında belirleyip sürekli yenilemeliyiz. Kimyasal ve biyolojik silahlara karşı personeli koruyan malzeme ve teçhizatların üretimi için ar-ge faaliyetlerine önem vermemiz çok önemlidir. Unutmayalım ki savaşlar barış zamanında savaşa hazır olmakla kazanılır. Hasımlarımızın savaşma azim ve iradesini kıracak caydırıcı silahlara sahip olmamız gereklidir. Bir silah stratejik açıdan caydırıcı olduğu sürece değerlidir. Geleceğin savaşının kaderini küçük birlikler, TİM’ler, keskin nişancılar, Gayrinizami Harp ve onun kuvvetleri olan gerilla, özel kuvvetler yeraltı kuvvetlere yardımcı kuvvetler, kurtarma, kaçırma kuvvetleri gibi görünmeyen ordular tayin edecektir.