İkinci Kıbrıs Barış Harekâtı ve Küçük Birliklerin Sevk İdaresinin Önemi
14 Ağustos 1974
İkinci Barış Harekâtına nasıl gelindi ve stratejik önemi nedir kısaca anlatmaya çalışacağım.
Birinci Barış Harekâtı 20 Temmuz’da başlamış 24 Temmuz’da yapılan ateşkes ile sona ermiştir. Birinci Barış Harekâtı’nda birliklerimiz üç ayrı şekilde adaya gelmiştir.
- Girne’ye denizden çıkarma yaparak
- Havadan Gönyeli bölgesine paraşütle atlayarak
- Kırnı bölgesine helikopterlerle uçar birlik harekâtı icra ederek
1960 Londra ve Zürih Antlaşması ile adada konuşlu 650 mevcutlu Kıbrıs Türk Kuvvetleri alayı mevcuttu (KTKA) bu alay iki grup halinde tertiplenmişti. Bir grup Ortaköy bölgesinde (Lefkoşa) bir grup Gönyeli bölgesinde Lefkoşa-Boğaz yolu üzerinde.
Birinci harekâtta Girne’ye çıkan birliklerimiz Girne-Boğaz Beşparmak dağlarına Kuzey’den taarruz ederek Girne ve Beşparmak dağlarının kuzeyini ele geçirmiş. Hava İndirme birliklerimiz ve uçarbirlik harekâtı ile gelen birliklerimiz Beşparmak dağları ve Rum Boz Dağı Boğaz istikametine taarruz ederek Rum Bozdağı, Beyaz dağlarının kuzeyini ve güneye bakan yamaçlarını ve Boğaz bölgesini ele geçirmiş. Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı, Hava indirme tugayının bir taburu ve mücahitlerle birlikte Lefkoşa’nın Batısı, Küçük Kaymaklı bölgesini ve Lefkoşa uluslararası hava alanını ve civarındaki mahalleleri ele geçirmiştir.
İnen ve çıkan birliklerimiz Girne boğazını ele geçirerek Girne-Lefkoşa bağlantısını sağlamıştı. Ele geçirilen bölge ana hatları ile bu şekildedir. Birinci Harekâtta Girne-Lefkoşa arasındaki kilit açılmıştı. Girne’den Lefkoşa’ya bağlantı sağlanmış aynı zamanda Girne’den Anadolu’ya da yol bağlanmıştı. Girne Boğazına kilit değişimin sebebi bu bölgenin çok kritik bir arazi kesimi olmasıdır. Adaya denizden ve havadan yaklaşık yirmi bin askerimiz çıkmıştı. Bu dar alan ele geçirilmiştir ve birliklerimiz burada sıkışmış hedef teşkil etmekte idi. 24 Temmuz’da ateşkes ilan edilmişti. Cenevre’de barış görüşmeleri başlamış, Yunanlıların ve Rumların akıl almaz istekleri nedeni ile Cenevre görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı. 14 Ağustos 1974 günü İkinci Barış Harekâtı başlamıştır. İkinci harekâtın başlaması Türkiye için aşağıdaki nedenlerden dolayı gerekli idi.
- Birinci harekatta Girne ile doğusundaki ve batısındaki nispeten dar bir alan ele geçirilmiş.
- Girne boğazı ele geçirilmiş, Girne-Lefkoşa bağlantısı, sağlanmış kilit açılmış.
- Beş parmak dağları ele geçirilmiş.
- Havadan inen ve denizden çıkarılan birliklerimiz dar bir alanda sıkışmış stratejik bir hedef teşkil etmişti.
- Birçok Türk köy ve kasabası Rumların kontrolünde kalmıştı. Rumlar beklenmedik bir zamanda saldırıp buralarda yaşayan soydaşlarımızı imha edebilirlerdi. Geçmişte bunun sayılamayacak kadar çok örneği mevcuttu.
- Rumlar kontrolünde bulunan bölgelerdeki Türkleri stadyumlarda toplamaya başlamışlardı.
- Magosa şehri ve Magosa limanı gibi stratejik önemi olan bölge Rumların elinde idi. Burada yaşayan Türkler Magosa kalesinde kendilerini savunuyorlardı ve ikmal yolları kapalı idi.
- OMORFO (Güzelyurt) LEFKE gibi Kıbrıs’ın en verimli toprakları ve Narenciye merkezleri Rumların elinde idi.
- Yunan Alayı konuşlu bulunduğu yerinde ve mevzilerinde bulunuyor Lefkoşa ile havaalanı yolunu kontrol altında tutuyordu.
Yukarıdaki nedenlerden dolayı İkinci Barış Harekatının yapılması gerekli idi. Rumların ve Yunanlıların Cenevre görüşmelerindeki kabul edilemez istekleri bize bu imkanı sağladı.
Ben İkinci Barış Harekâtı’nda ikinci bölükte piyade teğmen rütbesi ile takım komutası görevinde bulunuyordum. Burada Kıbrıs Türk kuvvetleri alayının Yunan alayına yaptığı taarruzda kendi takımımla yaptığımız taarruzu anlatacağım. Gerek nizami savaşta, gerek gayri nizami savaşta ve gerekse asimetrik savaşta ve terörle mücadele de en zor olan küçük birliklerin sevk ve idaresidir. (Takım ve Tim) gibi. Savaşa takımımla katıldım ve takımım dört manga ve mevcudumuz benimle birlikte otuz üç kişi idik.
13 Ağustos saat 15.30’da bölük komutanı biz üç komutanını bölük komuta yerine çağırdı ve 14 Ağustos 1974 sabah saat 05.00’te Yunan alayına taarruz edeceğimiz emrini verdi. Ben takımımla birinci hatta taarruz edecektim. Solumda üçüncü bölük sağımda bizim bölüğün bir takımı olacaktı. Biz Yunan Alayına batı istikametinden taarruza başlayacaktık. Bölük komutanı emrini verince ben takımımın bulunduğu mevzilere geldim. Manga komutanlarını yanıma çağırdım. Onlara sabah 05.00’te ikinci harekâtın başlayacağını, hedefimizin Yunan alayı olduğunu takım olarak birinci hatta taarruz edeceğimizi söyledim. Bulunduğumuz mevzilerden Yunan alayını görüyorduk. Harita üzerinden ve bizzat araziden nasıl taarruz edeceğimizi teferruatlı bir şekilde anlattım. Takım komutanı olarak ortadaki mangada bulunduğum zaman sağımdaki, solumdaki mangaları daha rahat sevk ve idare ettiğimi birinci harekâtta görmüştüm. Yine aynı manga ile birlikte önde, ortadaki mangada bulunacağımı söyledim. Gerekli talimatları verdim. Manga komutanlarını mangalarını hazırlamaları için serbest bıraktım.
Manga komutanları hazırlıklarını tamamlayıp saat yirmi üç gibi yanıma geldiler. Kendilerine birinci mangadan başlamak üzere su römorkundan su alarak herkesin banyo yapmasını ve temiz çamaşırlarını giymeleri emrini verdim. Saat gece iki olmuştu. Kimse uyumuyor, mevzileri yakın olanlar birbirleriyle sohbet ediyordu. Ben de mevzileri dolaşıyordum. Bazı askerlerde küçük radyolar vardı. O radyolardan haberleri dinlenir. Saat sıfır üç otuzda takımımı emniyetli bir yerde topladım. Saat sıfır beşte taarruza başlayacaktık. Onlara hitaben genç bir teğmen olarak şöyle konuştum:
“Kahraman kardeşlerim, kahraman gaziler
Birinci harekâtı başarı ile tamamladık. Hiç şehit vermedik. Sizler hepiniz birer gazisiniz. Ne mutlu sizlere ki bu yaşta gazilik onuruna sahip oldunuz. Şehit nurlanmış gazi onurlanmış askerdir. Yine kahramanca savaşacağız ve bize verilen hedefleri ele geçireceğiz. Bir yıldır beraberiz ve birbirimizi, silahlarımızı, düşmanı gayet iyi tanıyoruz. Yaklaşık iki saat sonra, saat sıfır beşte taarruza başlayacağız. Hepinizin gözlerinden öpüyorum, başarılar diliyorum. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Arkadaşlar, ben şehit olursam ikinci manga komutanı takımı komuta edecek. Gelin şimdi sıra ile vedalaşalım. Mevzilerinize gidin, ailelerinize mektup yazın. Çantanıza koyun.”
Bu konuşmam ve vedalaşmadan sonra herkes mevzisine gitti. Kimse uyumuyor, herkes silahının mermisini kontrol ediyor, yakınındaki arkadaşı ile sohbet ediyordu. Nihayet saat beş oldu. Yavaş yavaş mevzilerden çıkıyoruz. Düşmanla aramızda iki kilometre mesafe var. İlerlemeye devam ediyoruz. Bu arada düşman mevzileri yoğun topçu ve havan ateşleri ile vuruluyor. Biz ilerlemeye devam ediyoruz. Birden düşmanın yoğun top, havan ve tank ateşine maruz kalıyoruz. Mevzi alıyoruz. Kısaca durumu değerlendirip ileriye doğru komutumla önce benim bulunduğum manga sıçrıyoruz. Mevzi alıyoruz. Komutumla diğer mangalar bulunduğumuz yere sıçrıyorlar. Her tarafımıza top ve havan mermileri düşüyor. Zaman zaman muazzam toz ve duman bulutu oluşuyor. Bu toz, duman bize kısmende olsa gizlenme sağlıyor. Bu arada bağırarak manga komutanlarına vukuat olup olmadığını soruyorum. Kimsenin vukuatı yok. Hedefe dokuz yüz metre kalmış. Hedefimiz Yunan Alayının içerisindeki kilisenin bulunduğu tepe. Bulunduğum yerden kiliseyi görebiliyorum. Aniden düşmanın makinalı tüfekleri bize ateşe başlıyor. Arkasından bizim makinalı tüfekler ateşe başlıyor. Havanlar, toplar, tanklar her taraftan ateş sesleri, etraf toz duman. Bu arada bizim topçular ve havanlar düşmanı yoğun ateş altına alıyor. Biz artık teker teker ileri sıçramaya başlıyoruz. Mevzi alıp ateşe başlıyoruz. Komutanımla personeli ikişer ikişer sıçratarak bulunduğum hatta gidiyorum. Düşmanla aramızda dört yüz metre kaldı. Bütün silahlarımızla düşman mevzilerine ateş ediyoruz. Her taraf toz, duman, barut kokusu. Tam bu sırada bizim uçaklar gelip beş uçak düşman mevzilerini bombalıyor. Biz bu fırsatla mangalar halinde ileri sıçrıyoruz. Artık aramızda yüz metre var yok. Elimizde piyade tüfekleri ile makinalı tüfeklerle ateş ederek düşmana yaklaşıyoruz. Erlere nereye sıçrayacaklarını sesimi duyurabildiğim kadar tarif ediyorum. Hava çok sıcak. Saat öğleden sonra dörde geliyor. Sularımız bitmiş, çok susamış durumdayız. Artık Yunan alayının mevzilerine elli metre kaldı. Bütün gücümüzle ateş edip ileri sıçrıyoruz. Bazı Yunan mevzilerinde askerler beyaz atletlerini namlularına bağlayıp mevziden sallıyorlar. Bazı Yunan mevzilerinden yoğun ateş geliyor. Artık aramızdaki mesafe yirmibeş metre. El bombalarını Yunan mevzilerine atıyoruz. Bu arada telsizden bir çağrı tabur komutanımız bulunduğum koordinatları soruyor. Biz en öndeyiz. Acele bulunduğun koordinatları bildir birazdan uçaklar gelecek, size zarar vermesinler. Yoğun ateş altında haritayı açıp koordinatları bildirdim. Bir iki dakika sonra beş uçak geldi. Düşman mevzilerini bombaladı. Uçaklar gider gitmez biz hücum ederek düşman mevzilerine girdik. Süratle hedefimiz olan kilisenin bulunduğu tepeye ulaştık. Her taraftan ateş geliyor, uçakların bombaladığı cephanelikler patlıyor. Hemen mevzileniyoruz. Hava kararmaya başlıyor. Takımdan vukuat tekmili alıyorum. Şehit ve yaralımız yok. İlerleyip, Atilla hattı olarak belirlenen yola ulaşıyoruz. Burada bölüğün diğer takımları ile buluşuyoruz. Bölük komutanımız geldi. Hepimizi tebrik etti. Yeniden tertiplendik. Bölgemizi emniyete aldık geceyi geçirdik. Çok yorulmuştuk ama Yunan alayını ele geçirdik. Yunanlılar alay sancağını da bırakıp çekilmişti ve çekilmeyenlerin tamamı ölmüştü. Sabah oldu. Kalktığımızda her taraf Yunan askerlerinin cesetleri ile dolmuştu. Biraz dinlendik. Saat sabah dokuzda bölük komutanı beni çağırdı. Takımından asker al. Cesetleri uygun yerlere toplayın. Hava sıcak, her taraf sinek. Kanlı bölgelere de kireç dökün diye emir verdi. Cesetleri belli bölgelere topladık. Bazıları kokmaya başlamıştı. Askerler komutanım bu adamlar bizi öldürmek için onlarca mermiyi üzerimize attı. Şimdi bir de bunların cesedini topluyoruz diyordu. Bende arkadaşlar sağlığımız için topluyoruz, az kaldı diyerek onları motive ediyordum. Tam cesetleri toplamıştık ki askerin biri koşarak yanıma geldi. Bölük komutanı sizi çağırıyor komutanım dedi. Bölük komutanı “ne yaptınız cesetleri topladınız mı dedi,” topladık komutanım dedim. Biraz dinlenin, çeşmede ellerinizi yıkayın dedi. Yakınımızda bir domuz çiftliği vardı. Orada ki çeşmede elimizi yüzümüzü yıkadık. Tam oturdum kumanyamızı yiyeceğiz bölük komutanı tekrar çağırdı. Mithat teğmenim bugün sana rahat yok, alaydan bir mesaj geldi. Barış gücü nezaretinde Yunanlı bir ekip araçlarla gelip cesetleri alacaklar. Onları karşıla, nezaret et, cesetlerini alsınlar dedi. Kısa bir süre sonra Yunanlı bir teğmen nezaretinde, 6-7 Reo ile on asker barış gücü nezaretinde geldiler. Cesetleri Reo’lara yüklediler. Cesetleri yüklerken Yunanlı teğmene hoşgeldiniz dedim, elimi uzattım tokalaştık. Reolar hareket etmeden Yunanlı teğmen tekrar yanıma geldi, tokalaştık. Araçlara bindiler, Barış gücü nezaretinde cesetleri alıp gittiler.
Savaşta takım komutanı olarak el bombası dahil bütün silahların menzilinde savaşıyorsun. Üzerine her silahtan yüzlerce mermi geliyor. Bu karmaşık durumda erleri iyi sevk ve idare etmek soğukkanlılığı, cesareti, ani çıkan durumlara karşı hızlı düşünüp çabuk ve doğru karar vermeyi gerektiriyor. Savaşta başarılı olmak için iyi eğitilmiş askerlere ve onları iyi yönetip sevk ve idare edecek takım ve tim komutanlarına ihtiyaç var. Çünkü en ön saflarda onlar bulunuyor. Geleceğin savaşlarında da takım ve tim harekâtının önemi artarak devam edecektir.
14.08.2018